​TÜRKİYE'NİN yedi bölgesine yayılan tarihi zenginlik, sadece bir "turizm potansiyeli" değil, dünyanın en büyük açık hava tarih laboratuvarıdır. Ancak kabul edelim: Biz bu devasa mirası, ne yazık ki, sadece "deniz-kum-güneş" paketinin yan ürünü olarak pazarlama hatasına düşüyoruz. Oysa topraklarımız, insanlık tarihinin seyrini değiştiren sırlarla dolu.

​İşte Türkiye'nin yedi bölgesinden, dünya sahnesine fışkırmayı bekleyen o en çarpıcı tarihi şaheserler:

​Güneydoğu, insanlığın yeniden başladığı yer: Göbeklitepe (Şanlıurfa), 12.000 yıllık geçmişiyle medeniyetin beşiği değil, bizzat doğum odası olduğunu kanıtladı.

Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri, ise bu kadim coğrafyanın kesintisiz yaşam öyküsünü anlatıyor.

​Ege, ihtişamın dorukları: Helenistik ve Roma dünyasının en parlak yıldızları burada parladı. Efes Antik Kenti (İzmir), Celsus Kütüphanesi’nin görkemiyle, antik bir metropolün ihtişamını bugüne taşıyor.

Hemen yanında, Hierapolis’in devasa tiyatrosu, Pamukkale’nin beyaz travertenlerinin üzerinde yükseliyor.

​Akdeniz, sanat ve mühendisliğin zirveye ulaştığı yerdir: Aspendos Tiyatrosu ( Antalya), akustiğiyle dünya rekoru kıran, bugün bile konserlere ev sahipliği yapan yaşayan bir miras.

Likya’nın kayadan oyma mezarları ise "Işıklar Ülkesi"nin mistik ruhunu fısıldıyor.

​İç Anadolu'nun kalbi, binlerce yıllık yönetim merkezlerini saklıyor: Hattuşa (Çorum), Hitit İmparatorluğu'nun o görkemli başkenti.

Yanı başımızda ise, peri bacaları içine oyulmuş kiliseleriyle Kapadokya (Nevşehir), erken Hristiyanlığın zorlu mücadelesine tanıklık ediyor.

​Marmara, üç İmparatorluğun mirası: Dünyanın tek kesişim noktası. İstanbul Tarihi Yarımada; Ayasofya, Topkapı ve Yerebatan Sarnıcı ile Roma, Bizans ve Osmanlı'nın yedi tepeye kazıdığı ölümsüz bir destandır.

​Doğu Anadolu, kayalığa oyulmuş ihtişam: Zorlu coğrafyanın estetikle buluşması. İshak Paşa Sarayı (Ağrı), bir dağın yamacında Selçuklu, Fars ve Osmanlı mimarisini birleştiren, devasa ve görkemli bir kompleks.

Kars'taki Ani Arkeolojik Alanı ise İpek Yolu'nun "Binbir Kilise Şehri" olarak unutulmuş bir hazinedir.

​Karadeniz, sarp kayalıktaki inanç: Doğanın gücü karşısında insanın azmi. Sümela Manastırı (Trabzon), metrelerce yükseklikteki sarp kayalığa tırnaklarla kazınmış bir inanç abidesi. Hemen batıda, Safranbolu Evleri Osmanlı sivil mimarisinin zarifliğini koruyor.

​Türkiye'nin sorunu, tarihi kalıntısının olmaması değil; onu doğru bir kültür ürünü olarak paketleyip sunamamasıdır.

Biz, bu yedi bölgeyi bir araya getiren tematik rotalar, yüksek kaliteli belgeseller ve dijital kampanyalarla, ülkeyi sadece bir tatil destinasyonu değil, bir kültür seyahati merkezi olarak konumlandırmalıyız.

​Bu topraklar, dünya tarihini öğrenmek isteyen herkesin gelmek zorunda olduğu bir yerdir.

Esen kalın...