​DENİZLERDEKİ güç dengeleri, yepyeni bir teknolojiyle yeniden yazılıyor: SİDA, yani Silahlı İnsansız Deniz Araçları. Artık bir savaş gemisinin caydırıcılığı sadece tonajı veya silahlarının menziliyle değil, insansız sistemlerle entegrasyon yeteneğiyle ölçülüyor.

Bu devrim niteliğindeki teknoloji, denizlerdeki riskleri minimize ederken, operasyonel kabiliyetleri en üst düzeye taşıyan yeni bir dönemin kapısını aralıyor.

SİDA'lar, insanlı bir geminin ulaşamayacağı veya risk alamayacağı görevleri düşük maliyetle, yüksek hız ve manevra kabiliyetiyle yerine getirebilme potansiyeline sahip.

ABD'nin "Ghost Fleet" projelerinden Çin'in keşif araçlarına ve İsrail'in güvenlik çözümlerine kadar birçok ülke bu alana yoğun yatırım yapsa da Türkiye, ULAQ ve SANCAR gibi milli platformlarıyla dünya liginde önemli bir yer edinmiştir.

SİHA'larımızla gökyüzünde elde ettiğimiz üstünlük, şimdi SİDA'larımızla Mavi Vatan'a taşınmaktadır ve bu araçlar, kritik deniz yollarımızın, adalarımızın ve enerji tesislerimizin güvenliği için hayatidir.

Bu yeni nesil deniz araçları, keşif, gözetleme, istihbarat toplama ve hatta saldırı görevlerini üstlenerek deniz kuvvetlerimizin operasyonel derinliğini artırmaktadır.

​Karadeniz'de ise bu yeni savaş konseptinin acımasız pratiği yaşanıyor. Ukrayna'nın, özellikle düşük maliyetli ama etkili insansız deniz araçlarını kullanarak Rusya'nın deniz lojistiğine ve donanmasına verdiği zararlar, SİDA/İDA'ların artık bir "gelecek vizyonu" değil, bugünün cephe gerçeği olduğunu kanıtlamıştır.

Bu saldırıların Türk karasularında değil, genellikle uluslararası sularda veya çatışma bölgelerine yakın alanlarda yoğunlaştığını belirtmek, jeopolitik resmi netleştirmek açısından önemlidir. Ancak, bu gerilim, Türkiye için hem bir meydan okuma hem de bir fırsattır.

Karadeniz'deki istikrarı koruma çabalarımız sürerken, milli SİDA'larımızı hızla envantere dahil etmek, sadece savunma değil, aynı zamanda caydırıcılık gücümüzü artıracaktır.

Karadeniz'deki karmaşık ve riskli sularda, SİDA'larımızın keşif, gözetleme ve koruma görevlerinde aktif rol alması, deniz güvenliğimizin sigortası olacaktır.

Unutmayalım ki, denizlerdeki egemenlik, teknolojik üstünlükle başlar. Mavi Vatan doktrinimizin başarısı, SİDA teknolojisine yapılan yatırımın kararlılıkla sürdürülmesine bağlıdır.

Türkiye, bu yeni çağda, sadece izleyen değil, oyun kuran bir deniz gücü olma yolunda emin adımlarla ilerlemelidir.

Esen kalın...