SON zamanlarda, özellikle Orta Doğu'daki gelişmelerle birlikte "Sıra bize geliyor" söylemini sıkça duyar olduk. Bölgedeki sistemlerin yıkılışı ve ülkelerin yeniden dizayn edilişi, bu iddialara göre İran ve sonrasında Türkiye'de de yaşanacakmış. Ancak bu argümanı biraz daha yakından incelediğimizde, bazı önemli noktaları göz ardı ettiğini görüyoruz. Öncelikle, dizayn edildiği iddia edilen coğrafya Orta Doğu. Türkiye, o coğrafyadan yıllar önce çekilmiş bir ülkedir. Dolayısıyla, bu denkleme doğrudan dahil edilmek, coğrafi ve stratejik gerçekleri göz ardı etmek anlamına gelir.

Peki, bizi endişeye sevk eden bu "Sıra bize geliyor" söylemi nereden besleniyor? Kim tarafından getirileceği iddia ediliyor?

İsrail mi?

Türkiye gibi köklü bir devleti, Alanya ve Manavgat'ın bir yılda ağırladığı turist sayısı kadar bir nüfusa sahip bir gücün tehdit etmesi fikri, gerçeklikten oldukça uzak ve abartılı bir korku senaryosudur.

Bir an için yüz yıl öncesine, işgal yıllarına dönelim. Atalarımız, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız ve Rus işgalleri karşısında korkuya kapılıp sindiler mi? Onca sıkıntıya, yorgunluğa ve hırpalanmışlığa rağmen kaşları mı çatıldı?

"Mandaya hayır, Türk milleti esir edilemez" diyen bir neslin torunları olarak, "Sıra bize geliyor" gibi söylemlerle sinecek miyiz?

Elbette hayır.

Bu tür söylemlerin dile getirilmesi, toplumda yersiz bir endişe ve karamsarlık yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Kardeşinin üzüm asması kendi bahçesine uzadı diye kavga eden bir milletin, bir avuç toprağını elinden alacak babayiğit varsa buyursun gelsin.

Bu topraklar, binlerce yıllık kadim bir devlet geleneğine kök salmış bir millete aittir. Kötü niyetle gelen her güç, bu topraklardan dersini almıştır ve alacaktır. O dersi verenlerin torunlarından zeytin ağacı beklemek, büyük bir yanılgıdır.

Toplumu bir yere kanalize etmenin çok çeşitli yolları vardır. Ancak bu tür korku söylemleri, o yollardan hiçbiri değildir.

Aksine, milletin içindeki birlik ve beraberlik ruhunu zedeleyebilir. Ülkemiz de zaman zaman çeşitli sorunlar yaşanmış olsa da, konu memleket olduğunda bu millet tüm siyasi çekişmeleri bir kenara bırakır. Ortak paydası vatan olan her birey, gerektiğinde tek vücut olmayı başarır.

Dolayısıyla, bu tür söylemlere prim vermek yerine, kendi gücümüzün ve birliğimizin farkında olmalıyız. Türkiye, geçmişten gelen sağlam devlet geleneği ve milletinin sarsılmaz iradesiyle her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek güce sahiptir.

Önemli olan, içimizdeki potansiyeli harekete geçirmek ve dışarıdan gelen spekülatif korku senaryolarına kulak asmamaktır.

Esen kalın...