BUGÜN, sadece bir takvim yaprağının değişimi değil; yedi düvelin karşısında küllerinden yeniden doğan bir milletin, en büyük zaferinin, Cumhuriyet Bayramı'nın 102. yıl dönümü.

29 Ekim...

Bu tarih, bize bir yönetim biçiminin ötesinde, bu topraklar için can verenlerin, imkânsızı başaranların, hürriyet ve bağımsızlık aşkıyla yoğrulmuş bir milletin destanını fısıldar.

​Önce bir hüzün vardı...

Yıllarca süren savaşların yorgunluğu, işgalin acı izleri ve dört bir yanı saran karanlık. Anadolu'nun her köşesi, şehitlerin kanıyla sulanmış, anaların gözyaşlarıyla ıslanmıştı.

Umutsuzluğun en derin olduğu anlarda, milletin sinesinde yanan bir kıvılcım vardı: Kahramanlık! Bu toprağın evlatları, bir "Ya İstiklal Ya Ölüm!" yeminiyle ayağa kalktı.

Yırtık çarıklarla, aç karınlarla ama sarsılmaz bir imanla.

​O karanlık günlerin en önüne, bir güneş gibi doğan lider, Gazi Mustafa Kemal Atatürk geçti. Onun çağrısı, sadece bir komutanın emri değil, esaret altındaki bir ruhun feryadıydı.

O, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır!" derken, milletin en derin kahramanlık damarına dokunuyordu.

Çanakkale'de 'geçilmez' diyen ruh, Dumlupınar'da 'yaşasın hürriyet' diye haykırıyordu.

O kahramanlık, sadece cephede değil, cepheye mermi taşıyan kadınların, kağnı kollarında donan çocukların her adımında gizliydi.

​O büyük mücadele, o eşsiz fedakârlık, bir tek amaca hizmet etti: Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliği.

Ve nihayet 29 Ekim 1923...

Ankara'da yankılanan o büyülü söz: "Efendiler, Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz!"

​Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değildi; o, millete iade edilen onurdu, elden alınan bağımsızlığın sembolüydü.

Cumhuriyet, medeniyet yolunda atılan en büyük adımdı; kadına eşitlik, çocuğa umut, gence gelecek veren bir meşaleydi.

O, milletin kendi iradesiyle yazdığı, mühürlediği bir özgürlük fermanıydı.

​Bugün, bize düşen en büyük görev, o zorlu günlerin ruhunu, o kahramanlık destanını asla unutmamaktır.

Atatürk'ün dediği gibi: "Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir"

​Bu büyük eseri korumak, sadece geçmişi anmak değil, geleceği de aynı kararlılıkla inşa etmektir. Akıcı bir nehir gibi ilerleyen bu büyük destanı, daha güçlü, daha aydınlık yarınlara taşımak, aziz şehitlerimize ve gazilerimize olan minnet borcumuzdur.

​Yaşasın Cumhuriyet! Daim olsun Türk Milleti'nin onurlu, bağımsız ve kahramanlık dolu ruhu!

Esen kalın…