​ SON yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz, devasa üretim tesisleriyle dünyayı besleyen bir coğrafya var: Çin. Ancak, o tesislerden artık sadece ayakkabı ve elektronik değil, insanlığın geleceğini kökünden sarsacak yeni bir 'ürün' daha çıkıyor: Robotlar. Öyle bir hızla, öyle bir yetenekle geliyorlar ki, kısa süre içinde 'iş' kavramını yeniden tanımlayacaklar.

Çin, robot teknolojisine yaptığı devasa yatırımlarla, geleceğin otomasyon çağının mimarı olma yolunda ilerliyor. Peki, bu çelikten ve silikondan devler, kısa zaman içinde hangi alanlarda boy gösterecekler? Ve daha da önemlisi, hangi işlerimizi elimizden alarak bizi, düşünsel bir Rönesans'a zorlayacaklar?

​Çin'de üretilen robotların yakın gelecekteki hedefi, öncelikle tekrarlayan, tehlikeli ve yüksek hassasiyet gerektiren alanlar. Zaten başlayan devrim, artık geri döndürülemez bir boyutta. Montaj hatları, paketleme, depo içi düzenleme ve uzun mesafeli lojistik robotları (sürücüsüz kamyonlar ve taksiler) yakın zamanda insan gücünün yerini alacak. Pandemi, hizmet robotlarının yükselişini hızlandırdı.

Restoranlarda aşçılık, garsonluk, otellerde resepsiyon ve oda servisi, hatta marketlerde kasiyerlik robotların kontrolüne geçiyor. Müşteri temsilcileri ve çağrı merkezi çalışanları ise, yapay zekalı sohbet robotları karşısında mesleklerinin son demlerini yaşıyorlar. En şaşırtıcı ve kritik değişim ise sağlık alanında.

Robot cerrahlar, titizliği ve yorulmazlığı ile insan elinden çok daha hassas operasyonlar gerçekleştirebiliyor. Dezenfekte etme ve ilaç taşıma gibi hastane içi lojistik işler, robotların hızlıca üstleneceği diğer görevler arasında.

​Ancak bu bir başlangıç. Asıl hayret verici olan, robot teknolojisi ve yapay zekanın sadece 'mavi yakalı' işleri değil, beyaz yakalı ve karar verici rollerimizi de hedef almasıdır. Yakın gelecekte robotların veya yapay zekâ sistemlerinin elinden alacağı işler arasında; görevleri hızla ve hatasız yapabilen İdari İşler çalışanları; vergi hesaplamaları, faturalandırma ve denetim süreçlerinde muhasebe ve defter tutma görevlileri.

Yüz binlerce yasal belgeyi tarayıp emsal kararları anında bulan Hukuk Araştırmacıları ve veri odaklı, duygusal olmayan kararlar alabilen hakimler.

Hatta basit haber ve rapor içeriklerini yapay zekâ tarafından anında oluşturulmasıyla, yazılı basın editörleri, yazarları bile risk altında. Rutinleşen her iş, otomasyona adaydır. İster bir tornavida tutuyor olun ister bir hesap tablosu, eğer göreviniz önceden tanımlanmış adımlardan oluşuyorsa, bir robot veya yapay zekâ o işi daha ucuza ve daha verimli yapacaktır.

​Bu dönüşümün getireceği işsizlik kaygısı doğal olsa da, aslında daha büyük bir sürpriz barındırıyor. Robotlar, bizi "insan olmanın ne demek olduğu" sorusuyla yüzleştiriyor. Gelecekte bizi ayakta tutacak yegâne alanlar, makinelerin kolayca taklit edemediği, yaratıcılık, eleştirel düşünme, duygusal zekâ ve karmaşık problem çözme gibi benzersiz insan yeteneklerini gerektiren işler olacak. Robotları inşa eden, onlara kod yazan (Robot Mühendisleri, Yapay Zekâ Uzmanları), onlarla etik sınırları çizen, yeni sanat formları yaratan ve insani deneyime odaklanan meslekler (Eğitimciler, Sanatçılar, Bakım Uzmanları) altın çağını yaşayacak.

Çin'den gelen her yeni robot, aslında bize bir mesaj taşıyor: "Rutin işleri bize bırakın. Siz, insan kalmaya odaklanın." Şimdi, kariyerimizi ve eğitim sistemimizi, makinelerin taklit edemeyeceği o benzersiz insani parıltıyı ortaya çıkarmak üzere yeniden tasarlama zamanıdır. Aksi takdirde, en basitinden en karmaşığına kadar, tüm işlerimiz, demir ve silikonun soğuk yeteneğine teslim olacak. Geriye, sadece bir düşünce kalacak.

Peki, Makinelerin yönettiği bir dünyada, insan olarak değerimiz ne olacak?

Esen kalın…