DEĞERLİ seçmen, sevgili hemşerilerim…
Malumunuz, bizim memlekette siyaset ve futbol, birbirinden ayrılmaz bir ikili gibidir. İkisinde de heyecan, tutku ve bazen de anlaşılmaz "transferler" yaşanır.
Futbolda futbolcu yeşil sahalarda koşturur, siyasette ise bir kişi bile görse peşinden koşar.
İkisinde de büyük bir dikkat ve efor gerekir, ikisinde de şike ve transfer mümkün olabiliyor.
Ve her ikisinde de hakem ve hakim etkindir; hakem kırmızı kartla oyun dışı bırakır, hakim ise koltuk dışı.
Ama bir durum var ki, artık işin suyu çıktı. Futbolcu bir takımla sözleşmesi varken başka bir takımla görüşürse bonservis bedeli ödenir. Peki ya siyaset?
Bir partiyle yola çık, o partinin tüm teşkilatı seninle sokak sokak, ev ev dolaşsın, seçil… Sonra bir sabah uyanıp, "Yolum bu partiyle sona erdi, yeni maceralar arıyorum" diyerek karşı partiye geç… Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Bu, resmen futbolcunun kendi kalesine gol atıp bir de sevinmesi gibi bir durumdur. Seçmenin sırtına saplanan bu hançerin bedeli ödenmezse, bu göreve başlatılmamalıdır.
Bu konuya acilen bir düzenleme getirilmelidir. Artık "Siyasi Bonservis Kuralı" devri başlamalıdır. Eğer bir başkan, gençlik kollarından itibaren aynı partide siyaset yapıp makama gelmişse ve karşı partiye geçecekse, gittiği parti, geldiği partiye bir "yetiştirme bedeli" ödemelidir.
Bu, hem emeğe saygıdır hem de siyasette ahlaki bir duruşun gereğidir. Ya da bir partiyle yola çıkıp seçildikten sonra başka partiye gidenler için de bir "bonservis ücreti" belirlenmelidir. Bu ücret, futbolcu piyasa değerleri gibi belirlenirken, başkanın makamı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Belde belediye başkanının bonservisi, ilçe belediye başkanınınkinden, il belediye başkanınınki de büyükşehir belediye başkanınınkinden daha düşük olmalıdır.
Sonuçta, bu da bir piyasa meselesidir. Seçilmiş bir başkanın "piyasa değeri" temsil ettiği kitleyle doğru orantılıdır.
Bonservisi elinde olan futbolcu gibi, siyasetçi de seçildiği partideki son yılına geldiyse bonservisi eline verilmelidir. “Özgürlüğü yok mu” sorusuna gelince...
Futbolda takıma uyumsuzluk diye bir deyim var.
Bir başkan da uyum sağlayamamışsa veya antrenman eksikliği varsa, yani o partinin ilkelerine yeterli seviyede uyum gösteremiyorsa, dinlendirilir ve yerine daha hazır olan gelir. Öyle ya da böyle bir yol bulunmalıdır.
Çünkü bedeli ödenmemiş bu "siyasi transferler" seçmenin moralini bozar, siyasete olan güvenini azaltır.
Bu öneriyi ben yaptım, olur olmaz, siyasilerin işine gelir gelmez. Ama seçmenin bu fikre destek vereceğinden eminim.
Esen kalın...