​ ALANYA’YI etkisi altına alan sağanak yağıştan sonra yaşananlar üzerinde yapılan yorumlar ve tartışmalar bir yana aslında yağan yağmur Alanya’nın bizlere röntgenini sundu.

O röntgene iyi bakıp tedaviyi ona göre yapmak, hatta bu sağlıksız gidişatın sebeplerini iyi araştırıp uzun süreli bir diyet ya da bazı şeylere perhiz tutmamız gerekecek.

Çünkü diyeti ya da perhizi bozunca tedavi uzun soluklu bir çözüm sunmaz.

Gelelim bu diyette neler var. O röntgen diyor ki: “Her yeri betonla kaplarsan su akar ve yolunu bulur.”

O röntgen diyor ki “Dere ıslah edilmez, siz yokken o dere vardı. Islah edilmesi gereken sizin düşünceleriniz.” O röntgen diyor ki “Şehirde yeşil alan bırakmadınız, plansız ve çarpık yapılaşmalar sonucunda suyun yolunu elinden aldınız.”

O röntgen, trafikten otoparka kadar birçok sorunu gözler önüne seriyor.

Elbette bu sorunlar bugünden yarına, birkaç yılda olmadı; yıllara dayalı bir ihmalin ürünüdür.

Alanya artık bu konuları masaya yatırmalıdır.

Bundan sonraki yıllarda özellikle imara açılacak olan yeni yerleşim yerlerinde yeşil alanların mümkün olduğu kadar artırılması için çaba gösterilmelidir.

"Sana dün bir tepeden baktım, ey aziz İstanbul!” şiirinden hareketle, Alanya'ya yüksek bir tepeden bakınca çatılardaki güneş enerjisi sistemlerinden başka göze çarpan bir şey yok gibi.

Bir de doğayla asla dans edilmez…

Evet, tabiat ana romantik ve sabırlıdır, çok cömerttir; çiçek verir, böcek verir, kuş verir. Ama öyle bir zaman gelir ki ağır bir kış verir ve insanları uyarır.

Bu uyarıyı sahillerde de aldık.

Öyle bir manzarayı o mavi deniz yüzümüze fırlattı ki; çöpte olması gereken her şeyi denize atmışız.

Elbette bu sorunu sadece resmî kurumlarla çözmek mümkün değil. O tarım ilacı bidonunun başına ne polis ne zabıta ne de jandarma koyabiliriz.

İnsanlara çevre bilincini aşılamak ve temizliğin imandan geldiğini sıklıkla hatırlatmak gerekiyor.

Bu bilinci sadece sözde bırakmamalı, okul sıralarından başlayarak, yerel yönetimlerin düzenleyeceği sürekli eğitim programlarıyla, her yaştan hemşerimize sorumluluklarını hatırlatmalıyız.

Unutmayalım ki, bir kentin geleceği, sadece atılan temellerle değil, aynı zamanda o temellerin üzerine inşa edilen çevre kültürü ve medeniyet anlayışıyla da şekillenir. Plansızlığın faturasını ödediğimiz bu günlerde, acil olarak sadece drenaj sistemlerini değil, düşünce sistemlerimizi de elden geçirmeliyiz.

Zira betonlaşma sadece araziyi değil, zihinleri de kuraklaştırır. Alanya’nın yarınlarını kurtarmak için, her bir Alanyalının yarınları düşünerek hareket etmesi, doğaya saygıyı ticari kaygıların önüne koyması elzemdir.

Aksi takdirde, göreceğimiz röntgenler, sadece su baskınlarını değil, yaşanmaz bir geleceği de gözler önüne sermeye devam edecektir.

Esen kalın...