​"İÇKİ öldürür, spor güldürür, kumar süründürür." Söz güzel, hatta sporun ruhunu anlatan bilgece bir tespitti. Ne var ki, son günlerde Türk futbolunda patlak veren "İddaa Faciası" bu kadim sözü maalesef boşa çıkardı.

Artık sporun "güldüren" tarafı, kumarda "süründüren" boyutuyla iç içe geçmiş durumda. Yeşil sahaların o saf, heyecan dolu ruhu; gri, kirli bir bahis ve rant arenasına kurban ediliyor.

​Futbolun sadece 90 dakikalık bir oyun ve sadece çim zeminde oynanan bir mücadele olmadığını biliyorduk. Ancak bu denli derin bir yozlaşmanın, sporcu ve yöneticilerin bu kadar büyük bir kısmını sarmalamış olması, hayal gücümüzün sınırlarını zorladı. Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) son 5 yılı kapsayan incelemelerinde binden fazla futbolcunun bahis oynadığı gerekçesiyle Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevk edilmesi, sorunun bireysel bir hata değil, adeta bir sistemsel çürüme olduğunu gözler önüne seriyor.

Özellikle alt liglerdeki bu kitlesel sevkler ve liglerin ertelenmesi kararı, çanların sadece çalmadığını, feryat ettiğini gösteriyor.

​Sporun saha dışındaki "oyunları" çok çeşitli. İddiası var, Spor Toto'su var, şans oyunları var. Bunlar devlet denetiminde legal olarak yürütülüyor.

Ancak madalyonun bir de yasadışı bahis siteleri, manipülatif ağlar ve uluslararası organize suç boyutları var.

Interpol'ün bile devreye girdiği, hakem, futbolcu, teknik direktör ve yöneticilerin adının karıştığı bu soruşturma, sporun sadece bir eğlence değil, devasa bir para kazanma aracı haline geldiğini kanıtlıyor.

​Bu durum, kaçınılmaz olarak birilerinin iştahını kabartıyor. Düşük maaşlarla mücadele eden alt lig futbolcusu için birkaç yüz liralık bahis, cazip bir ek gelir kapısı olabilir. Ancak bu, onları şebekelerin kolay hedefi haline getirir. Maçın sonucunu, atılan korneri, hatta atılan tacı bile paraya dönüştürebilen bir sistemin varlığı, sporun temel ahlakını ve rekabet eşitliğini dinamitlemiştir.

​Spor ahlakının ve fair play ruhunun bu kadar kolay feda edildiği bir ortamda ne izlediğimiz maçın heyecanı kalır ne de aldığımız skorun değeri.

Tribünlere, "Bu gol temiz miydi?" sorusu siner.

​TFF ve ilgili kurumlar, bu konuda sıfır tolerans ilkesini acımasızca uygulamalıdır. Kökten temizlik yapılmadan, yama dikiş tutmaz.

​Futbolcular ve kulüp çalışanları için bahis ve şikeye karşı ciddi, sürekli eğitim programları düzenlenmeli. Mali denetimler ve MASAK ile iş birliği kalıcı hale getirilmelidir.

​Özellikle alt liglerdeki futbolcuların ve hakemlerin hayat standartlarını yükseltecek, onları yasadışı yollara itmeyecek adımlar atılmalıdır.

​"İçki öldürür, spor güldürür..." sözünün yeniden anlam kazanması için, sporun kendi içinde yarattığı bu kumar canavarından kurtulması şart.

Aksi takdirde, sahalardaki her mücadele, her başarı ve her gözyaşı, büyük bir kumarın küçük bir parçası olarak kalacak ve hepimizi süründürecektir.

Esen kalın…