Bizim kuşaktan olanlar bilirler; futbol oynamadan önce bahse girilir, galip gelen taraf ne kazandıysa o futbolculardan toplanır ortaya konardı, maç bitiminde de galip gelen tarafa verilirdi. Bu gelenek masum bir kumar olarak düşünmek yerine, maçın daha çekişmeli geçmesi adına zaruretti. Tıpkı halı sahalarda haftalık ödenen kira parasına karşı girilen bahis gibi! Futbolcu olmak için canını dişine takan bizler, profesyonel kulüpte A takım oyuncuları ile yemek yemenin dayanılmaz sevincini yaşarken, yoksul ailelerimize karşı saf ve dürüst bir sporcu örneğini hocamıza göstermek için adeta yarışırdık. Sonuçta kazanan ve kaybeden tarafın dostluğu ve samimiyeti tertemiz vicdanımızın bir göstergesi olarak her iki tarafın da alkışını hak ederdik. Ancak kapitalizmin çarkında dünyanın en büyük endüstrisine dönüşen futbol ne yazık ki, futbolun tüm unsurları da masumiyetlerini bir kenara bırakıp, 80'li yıllardan sonra değişim adı altında adeta dünyayı kasıp kavuran Neo Liberalizmin etkisi ile toplumsal ahlakın çöküşünü de birlikte getirdi. Önceleyin hatır şikesi, ardından bölgesel şike, devamında şike ile devam etti. 90'lı ve 2000'li yıllarda ise insanların her istediğine kavuşur gibi görünen ancak kredi ve finans desteği ile alınan kapitalizmin iğrenç yüzünün maskesi de, futbol sahalarını çamura bulaştırmakta gecikmedi. Önce Avrupa'da, sonraki yıllarda ise giderek yasallaşan iddia oyunu, devletin izin verdiği kapitalin stadyuma dönüşmesi ve yasadışı bahisin de ülke dışına taşınması ile birlikte sektör adeta Emperyal bir görünüme büründü. Milyarlarca doların döndüğü bu çarkın içine, kimileri davet edildi, kimileri sponsor oldu, kimileri devasa holdingler ile adeta siyasi iktidarın koruyuculuğuna soyunanlar da oldu.
Hepimizin serçe parmaklarını ile girdiği iddia ne yazık ki yüzyılın en büyük soygununa döndü. Belki de hepimiz oynuyoruz bu oyunu ancak neden oynadığımızı hiç soran yok. Aksine bu oyunun birinci aktörleri gibi görünen futbolcular, başkanlar, yöneticiler, menejerler ve asla bilemeyeceğimiz nüfuslu kişiler yok mu…Herkes öyle ya da böyle bu oyunun içinde. Siyasetçinin hiç görünmediği bir alanın, siyasi bir yapının inşa ettiği bu gayri meşru düzenin şimdilik kurbanı olan futbolcuların alınlarına yapıştırıldığı bu lekenin nasıl silineceğidir.
Herkesin kendini masum ilan ettiği bir atmosferde suçlu dediğimiz futbolcuların tek suçlu olmadığıdır. Suç arama yerine suçun kaynağını ne olduğu sorusu bizce çok önemlidir.
İleri ki günlerde daha fazlasına tanık olmayacağız, güçlü bir el bu dosyayı kapatıp soyguna kaldığı yerden devam edilecektir. Kimsenin kuşkusu olmasın. Pazar büyük, müşteri de var, tezgahtarlar aynı, işleyişi tıkır tıkır... Emeksiz kazanılan milyarlar ve servetler, hesap soran yok, hesap veren yok. "İddia ediyorum", bu temizlik operasyonun bir kaç yüz garibanın dışına çıkmayacağıdır…Hırsızın yavuz olması kadar, yiğit olduğu bir dönemin içindeyiz…
Şampiyon olmak, lige tutunmak, ligde kalmak, ligin içinde olmak, iddia olmadan mümkün mü hep birlikte göreceğiz.