Türkiye gündemi bir yerlere savrulmaktadır. Yabancı eski vakıf mülkleri iade edilirken, Türk Ocakları eski binasının da Türk Ocakları Genel Merkezine devredilmesi siyasetin gündemine düşmemiştir. Türk Ocaklarının varoluş nedenlerini her Türk öğrenmeli, özellikle genç nesillere Türklük şuur ve mefkûresi anlatılmalıdır. Hamdullah Suphi Tanrıöver’e göre Türk Ocaklı; “Türk’ün gören gözü, duyan kulağı ve uyanık vicdanıdır.” Küresel kavramlar içerisinde Orta Doğu ülkelerinde yürütülen Batılı ülkelerin emellerini bozmak ve evrensel adaleti temin için Türk Devletleri Birliği ve Nizam-ı Âlem ideali, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi millî eğitim müfredatında yerini bulmalıdır. Türk felsefesinin mayası insandır. Türk Ocakları, 13 Haziran 2025 günkü Zoom toplantısında ülke gündemini yorumlamayı sürdürmüş, Lozan Antlaşması’na sahip çıkmıştır:
“Bölücübaşı’nın, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’nı değil de öncesini temel alarak 'Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye' bakış açısını çözüm çerçevesi olarak benimsediği ifade edilen sözde fesih açıklaması, PKK ve uzantılarının Sevr Projesi'ni hortlatmanın ve kendi ifadeleriyle ‘Dört Parça Kürdistan’ hayalinin peşinde olduklarını açıkça göstermektedir. Türkiye açısından halledilmesi şart olan en kritik konu, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD ve İsrail’in desteğiyle PKK tarafından oluşturulan yapının fiilî bağımsızlığının ne olacağıdır. Bu yapının hâkimiyetine son verilmediği takdirde gerçek anlamda bir fesih söz konusu olmayacaktır. Son dönemdeki gelişmeler ve yapılan açıklamalar, Suriye PKK’sının kendisini feshetmek bir yana destekçilerinin yardımlarıyla konumunu daha da pekiştirmeye çalıştığını göstermektedir.
Bölücü Terör Örgütü ve uzantıları ile müzakere edilen bir dönemde yeni Anayasa tartışmasının canlandırılması da anlamlı ve kaygı vericidir. Her ne kadar bazı çevreler bunun esas amacının Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilmesine yönelik olduğunu iddia etse de üçte ikisi değişmiş, yönetim sistemi itibarıyla bambaşka bir şekle bürünmüş bir Anayasa’nın hangi yönlerinin değiştirileceği somut olarak ortaya konulmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma vasfı ile yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsızlığı ilkelerinden taviz verilmemelidir. Türk Ocakları olarak; Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk dört maddesi ile eğitim dili ve vatandaşlık tanımıyla ilgili maddeler başta olmak üzere, Cumhuriyet’imizin temel kuruluş ilkeleri ve niteliklerine, üniter-millî devlet yapısına aykırı herhangi bir değişikliğe kesinlikle karşı olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.
ABD-İsrail ittifakının, İslam coğrafyasındaki etnik ve mezhebî farkları istismar etmek suretiyle millî birlik ve bütünlüğümüze karşı kurduğu tuzağı bozmak için Türkiye’nin tek yumruk olmasını istiyorsak gerçekten de 'İç Cephe’yi tahkim etmeliyiz; bunu da ancak hukuka riayet ederek, adaleti sağlayarak ve iç siyasi çekişmeleri asgariye indirerek yapabiliriz. Ganira Paşayeva; 'Türkiye’nin ayağına atılan taş, bizim başımıza değer.'
Türk Ocakları olarak; sınırları şehit kanlarıyla çizilen bu vatanda bin yıldır kesintisiz olarak süren Türk siyasî egemenliğinin tartışmaya açılmasını, etnik ve mezhebî aidiyetlerine bakılmaksızın bütün yurttaşların eşitliğini teminat altına alan hukuki, siyasî ve kültürel açılardan kapsayıcı 'Türk milleti' kavramı yerine etnisitelerin öne çıkarılacağı özerklik, federasyon gibi modellerin gündeme getirilmesini kesinlikle reddediyoruz…”