Sevgili okurlar, bir süredir dünyada ve içimizde yaşanan olaylar son hızıyla devam etmekte. Bununla ilgili ne zaman bir yazı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ellerim tuşlardan geri geri gitti. Neden mi derseniz? Yazacak o kadar çok şey...
Sevgili okurlar, bir süredir dünyada ve içimizde yaşanan olaylar son hızıyla devam etmekte. Bununla ilgili ne zaman bir yazı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ellerim tuşlardan geri geri gitti. Neden mi derseniz?
Yazacak o kadar çok şey var, ki hangisinden başlasam biri diğerinin önüne geçecek gibiydi. Hiç birine haksızlık yapmak istemiyordum, onun için yazmadım yazamadım. Bir de eskilerin bir sözü vardır: “Neresinden tutarsanız tutun dökülüyor”
Onun içindir ki bugün oturup biraz ordan biraz burdan derken yazmaya karar verdim. Anadolu yazımın başlığına da konu olan çığlık çığlığa yanıyor. Yüreklere düşen kor, alev olup dağları yangın yerine çevirdi. Memleketin bir yerinde bir şey oluyor, sessiz kalamıyorsunuz. Sessiz kalmayınca da bir şeylere değinmek istiyorsunuz değinemiyorsunuz. Çünkü o kadar çok ki hangisine değineceksiniz.
Düşen her yiğitin arkasından dağ gibi kin oluşmakta, bunu kim anlayacak. Bu kim bir gün patlarsa ne olur, hiç düşünen var mı? Birileri bir şey yapsın diyesi geliyor, ama kim, neyi yapacak. Derin düşüncelere dalıyorum iste o zaman. Bu ocaklarda ateşler yanarken memleketin bir başka köşesinde barlar, pavyonlar, diskolar ağzına kadar dolu emperyalist kültürün müziği ile eğlence son hızıyla devam ediyor. Kimsenin umurunda değil, birilerini yüreği yanıyor. Bugün de kapatalım diyen yok. İşte tam bu sırada aman sen de neye üzüleceksiniz, boş ver anasını satayım diyeceksiniz, ama boş verilmiyor. Bu kez iki manzara karşısında isyanları oynuyorsunuz.
Neden ve niçin benim ülkem? Bunu düşünen yok. “Vur patlasın çal oynasın”, havası devam edip gidiyor. Allah nazarlardan saklasın! Ne diyebilirim ki(!)?
Sonra Televizyonlardan gördüğümüz gazetelerden okuduğumuz kadarıyla Afrika boynuzunu bakıyorsunuz sefalet, açlık biri bin para; insanın yüreği darılıyor. Ağlamamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. İnsan olan insan bu manzara karşısında duramaz diyorsunuz. Gidip gelenleri anlattıklarını televizyonda izlerken bunları düşünüyorsunuz.
Ne suçu vardı bu ülkenin. Yoksa Hz. Nuh Afrika’ya sürdüğü (gönderdiği) oğlunu tam mı lanetlemişti de böyle olmuştu. Birer kuru deri, kemik kalmış bu insanların suçu neydi bu azabı görüyorlar? Sonra bu ülkeyi biz mi bu hale getirdik. Bu diğer ülkeleri emperyal güçler daha 19. yy başında sömürge ederek sömürmediler mi? Tüm doğal zenginliklerini alıp gittiler. Sonrada bu ülkeye yardım yapmıyorlar. Bir gün günlük silaha harcadıkları paranın yarısını bile verseler bu insanlar kurtulur.
Hani teknoloji çok ileri, bu insanların ülkelerine Batılı ülkeler ve ABD yapay bulutlarla yağmur yağdırarak felaketi azaltamazlar mı? İnsanlar verim için topraklarını ekseler. Ama olmaz çünkü silah fabrikaları batar o zaman!!!
Libya ateş altında ne için bir varil petrol için yanıp tutuşuyor batılı güçlerin desteğiyle. Fakat Somali’ye gelince yoklar neden dersiniz. Suriye ateş altında yanıyor. Üstelik bir ülkeyi yıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Demeç üstüne demeç veriyorlar, ama Somali’ye yardıma gelince yoklar.
Bir de şaşılacak şey. Türkiye dışında insani duygular olan başka ülke yok mu? Hani Müslümandık nerde İslamın hamisi olduğunu iddia eden Arap ülkeleri? Nerde dolar zengini bu ülkeler? Neden acaba yardımda yoklar bunlar? Bilir misiniz onlar uluslararası emperyal güçlerin maşası da ondan. Onlara yardım edin deyinceye kadar yardım edemezler.
Hava puslu, ‘kur kurdu boğmuyor’. Maskaralar ortalıkta zenginlik düşleri kuruyorlar. Açlık nelerine, diskoların kapıları ağzın kadar dolu iken. Memleketin bir yerinde yürekler yanarken hala hamsi nutuklar atmakla meşguller bazıları. Bırakın hamasi nutukları sizin söylediğiniz gibi değil, bu devran böyle dönmüyor. Her yer yangın yeri, her yer çığlık çığlığa ‘sesimizi duyan var mı’? Diyenler den misiniz?