Kötülükleri alıp götüren akarsu... HAYAL gibi bir yer Makedonya. 21.Uluslararası Hıdrellez şenlikleri dolayısıyla düzenlenen kültür sempozyumuna davetli olarak 4-8 Mayıs tarihleri arasında Makedonya'da idim. 2 Sene önce Kosova üzerinden...
Kötülükleri alıp götüren akarsu...
HAYAL gibi bir yer Makedonya. 21.Uluslararası Hıdrellez şenlikleri dolayısıyla düzenlenen kültür sempozyumuna davetli olarak 4-8 Mayıs tarihleri arasında Makedonya’da idim. 2 Sene önce Kosova üzerinden bir günlüğüne gittiğim gezide sadece Üsküp’ü görmüştüm. Bu kez sempozyumdan arta kalan zamanda çevre gezisi de yaparak Makedonya’yı daha iyi tanıyacaktım. 4 Mayıs sabah 10.30 servisi ile Alanya’dan Antalya havaalanına gittim. Saat 13.40 uçağına binerek İstanbul’a vardım. Akşam saat 7.30 da uçağımız kalkacaktı. Dergimiz Güncel Sanat’ın İstanbul temsilcisi ve bir okurumuza havaalanında görüşmeler yaptım. Makedonya uçağına bineceklerin bazılarını önceden tanıyordum. Uluslararası bölüme geçince onlarla buluştuk. Yarım saatlik bir gecikmenin ardından uçak havalandı. Yerel saatle 8.05 Üsküp’te (Skopje) idik. Continel otele varmamız saat 9’u buldu. Yol boyunca bize refakat eden Zekeriya (Ziko diyorlardı) bey gezi süremizde de rehberlik yapacaktı. Ziko bey, uçaktan aldıktan sonra otele kadar Makedonya hakkında bize bilgiler verdi. Yemekten sonra odalarımıza çıkıp dinlenmeye çekildik. Çoğu konuğu orada tanıma fırsatım oldu. Önceden İrfan Nasrattınoğlu ve oğlu Salih beyleri tanıyordum. Ayrıca 16 Kasım’da Alanya’da yapmış olduğumuz Kıbatek sempozyumundan tanıdığım 4 arkadaş daha vardı.Makedonya Balkanların Güney’inde eski Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra ayrılan 1993’te bağımsızlığa kavuşmuş, fazla savaş görmeyen ve toprak açısından küçük bir ülke. Kısa bir süre Arnavutlar ve Makedonlar arasında çatışmalar sürmüş ise de; bu bir Bosna-Hersek, Kosova ve Hırvatistan savaşları gibi olmamıştır. Makedonya, etrafı Kosova, Sırbistan, Arnavutluk, Yunanistan ve Bulgaristan ile çevrili bir ülke. Hala Yunanistan'la sıkıntıları var, isim hakkı yüzünden. Çünkü Yunanistan bu ülkeyi kabul etmek istemiyor. Makedonya yerine Üsküp cumhuriyeti diyor. Nüfusu 2.5 milyon civarında olan bir ülke. Makedonya’da ağırlıklı gurup var. Birinci gurup Makedonlar, ki kendilerini Büyük İskender’in torunları olarak görüyorlar. Bunu diktikleri heykellerden de ispat etmeye çalışıyorlar. İkinci gurup Arnavutlar ve Türkler de üçüncü gurup nüfus oranına göre. Bunların dışında Boşnak, Sırp, Bulgar, Romanlar, Ulahlar mevcut. Daha önceki gelişimde de görmüştüm, Üsküp’ün her tarafından görülebilen 60 metre boyutunda 60 bin lamba ile aydınlatıldığı söylenen haç, akşam saatlerinde oldukça dikkat çekiyor. Rehberimiz bunu Avrupa’nın bu ülkeyi Hıristiyanlaştırmak için diktiğini söylüyor. Başkent Üsküp 700 bin nüfuslu bir kent. Balkanlarda gördüğüm diğer ülkelerde olduğu gibi, kenti ikiye bölen bir ırmak var. Üsküp kentini ikiye bölen ise Vardar ırmağı. O meşhur Vardar Ovası türküsündeki ırmak. Irmağın ikiye böldüğü kentin bir tarafı modern binalarla çevrilmiş diğer tarafı ise tam bir Anadolu kenti gibi. İç Anadolu kentlerine gidince görebileceğiniz yapılar var adeta. Tüm ülkedeki Türklerin nüfusu yüzde 15 civarında. Üsküp’te Türklerin nüfusu yüzde 5 kadar.Makedonya 7 bölgeye ayrılmış. Bunlar: Üsküp Bölgesi, Kuzeydoğu Bölgesi, Pelagonya bölgesi, Pog Bölgesi, Güneydoğu Bölgesi, Güneybatı Bölgesi ve Vardar Bölgesi olarak adlandırılmış. Üsküp’te iki sene öncesine göre büyük bir değişiklik olduğunu gözlemliyorum. Irmağın iki yakasına da büyük heykeller dikilmiş ve halihazır yapılmakta olanlarda var. Eski Makedonyalıları tasvir eden heykellermiş bunlar. Ayrıca ülkenin özelliklerin simgeleyen heykeller de bulunmakta. Gezimiz boyunca ülkenin Kalkandelen, Manastır gibi Ohri gibi kentlerdeki heykelleri de görünce bu ülkeye heykeller ülkesi demek geçti içimden. Tabi en ünlü heykel İskender heykeli ki Üsküp’ün meydanında tüm haşmeti ile duruyor. Tıpkı tarih kitaplarında okuduğumuz gravürlerini gördüğümüz büyük İskender gibi. Gece etrafını ışıklandırarak güzel bir görüntü sergilemeyi de ihmal etmemişler. 05 Mayıs 2012 günü sabah erken uyandım. Önceden Alanya ve Kıbrıs sempozyumlarından tanıdığım, Alanya’da konuğumuz olan Sena Arif Sesumla otelde buluşacaktık. Gruptan ayrılarak Sena hanımla Hıdrellez Şenlikleri’ne gidecektim. Gurup ise Kosova’ya gidecekti günü birlik. Ben Çalıklı köyünde yapılacak olan Hıdrellez Şenlikleri’ne gidecektim. Sabah 09’da otelden ayrılıyoruz. Bir otobüs bizi otellin yanından alıyor. Otobüs dolu değil. İçinde Sena hanımın öğrencileri ve birkaç kişi daha vardı tanımadığım. Üsküp’ten 2.5 saat uzaklıkta Küpürlü’ye doğru yol alıyoruz. Yola bakıyorum, geniş ve otoban değil, bizim Anadolu yollarına benziyor yol boyu ıhlamur ağaçlarıyla kaplı. Birkaç küçük tünelden geçiyoruz varıncaya kadar.Çalıklı köyü Güney Makedonya bölgesine düşüyor. Yol boyunca gördüklerim; ırmak boyu yolun devam etmesi ve bahar mevsiminin özelliklerinden olan ağaçların yapraklanıp çiçeklenmiş olması ve çayırlıkların yemyeşil gözükmesi. Nisan başında önce gittiğim Bosna Hersek’e o zaman bahar gelmemişti, ama Mayıs ayında her yere bahar gelmişti. Hayvanların otlaklarda otladıklarını görüyorum. Sena hanım bir ara bizim deyimler gibi bir deyim kullandı söz arasında “Akıs sakız alır mısınız?”diye. Bakkaldan aldığı sakızdan ikram ederken. Aynı zamanda Makedonya hakkında bilgiler verdi bir yandan. Yolda çay içilen bir yerde mola veriyoruz. Sena hanım yolda durup aldığı simitleri mola yerinde bizlere ikram ediyor. İlk fotoğrafları burada çekiyorum, toplu olarak ve tek olarak. Otobüste iki yetişkinden birisi İzmir’den kökleri Makedonya’ya dayanan doktor Bülent bey var. Anestezi uzmanı olarak özel bir hastanede çalıştığını söylüyor konuşma arasında. Diğer arkadaşımız Ramazan Aslan babası büyükelçilikte çalışan birisiymiş. Sena Arif ile gerek köyde gerek ise dönüşte otobüste Hıdrellez Şenlikleri hakkında konuşuyoruz. Gülün Makedonya’da Hıdrellez’de ayrı bir özelliğini öğreniyorum. Halk arasında bazı inanışların olduğunu ve bunu yaptıklarından söz etti. Örnek olarak; 5 Mayıs akşamı bahçeden gül koparıp 41 çeşit bitki yaprağı toplanıp bir tencerede kaynatılırmış. Ayrıca bu suyun içine bir de haşlanmış yumurta koyarlarmış. Buna paskalya yumurtası da diyorlarmış. Yumurtalar kırmızı, sarı renkte olurmuş. (Ben de çocukken gezmeye gittiğimizde bunu yaptığımızı köyde hatırladım. Demek ki biz unutmuşuz yapmaya yapmaya, ama Makedonya Türklerinde bu gelenek hala sürüyor.) Kaynayan su bir gül ağacının dibinde sabaha kadar ayazlatıp bekletilirmiş. Sabah ise evin hanımı bu 41 çeşit otun suyunu çocuklar serperlermiş ya da banyo yaptırırlarmış 41 otun şifası tutsun diye. Beyaz olan yumurta çocuğun yüzünden geçirilirmiş ki çocuğun yüzü ve bahtın beyaz (açık) olsun diye. Kırmız yumurtayı da çocuğun yüzünden geçirirlermiş dinç ve sağlıklı olsun diye. Ayrıca bu otların suyu evin belirli yerlerine konurmuş güzel koksun diye. Ayrıca o sabah kahvaltıda yumurta yenir sütlü içilirmiş. Bir başka gelenek ise bir torbaya yumurta ve otlar konur dereye atılırmış. Nedeni ise Akarsu kötülükleri de alıp götürsün diye. Bir başka özellik, (Bunu da yine otobüsteki öğrencilerden Ali Hasan anlattı. Kendi köylerinde ve yörelerinde yapılırmış.) Hıdrellezden iki gün önce dereden taş alınır bellerine bağlanır üç gün belde taşınırmış Hıdrellez günü, bu taşlardan biri bir ele diğeri diğer ele alınır; elin birisi yukarı birisi aşağı tutulur; Allah’ım ne verdiysen bana da ver diye yalvarılırmış. Örnek olarak çocuk isteyen kadın çocuk diler. İş isteyen iş dilermiş. Hıdrellez’in bir başka özelliği ise o gün sabuna dokunulmazmış. Sebebi ise bahçede çalışırken böcekler gelmesin diye. Çalıklı köyüne gelince bizi köy girişinde folklorcu genç kız ve erkekler karşıladılar. Güzel anlamlı ve coşkulu bir karşılamaydı. Onlarla birlikte fotoğraflar çektiriyorum ayrıca onların da fotoğraflarını çekiyorum. Yaşları 10 ile 14 yaşlarda olan öğrenciler bu köydenmiş. Köyde bu etkinliği başlatan Turgut Selman öğretmenle görüşüyoruz. 1989’dan beri Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktaymış. “Bu köyde Hıdrellez Şenlikleri’ne başladığımızda bir binamız bile yoktu. Bir traktörün üstünde etkinliğimizi gerçekleştirirdik. Tam yedi yıl kendi kedimize kutladık” diye anlattı. Sonraları çevre köyler derken tüm ülke ve ülke dışından katılımlar yapılmaya başladı. Bu sene ise 12 ülke Hıdrellez şölenlerine katılmak için Makedonya’ya geldiğini anlattı. Çalıklı eski bir köy ve 810 nüfuslu bir yer. Sena hanım her yıl geldiği için onu iyi tanıyorlardı. Ona ve bize hürmette kusur etmemek için çabaladılar. Ayrıca Sena hanımın o köyde öğrencileri de vardı. Bu etkinliği başlatan adamın kahvesine gittik. Başka yerlerden gelenler hep birlikte oturup çay içiyorlardı. Hava açık olduğu için bahçenin bir köşesinde kebap için hazırlıklar da yapılıyordu. Biz de çaylarımızı içtik etkinliğin yapılacağı yere doğru gitmeye başladık. Üstü kapalı bir mekan etrafı ise açık. İçi bizden önce gidip de oturanlarla doluydu. Biz de kendimize bir yer bulduk 4 kişi olarak öğrenciler ise zaten otobüsten indikten sonra dağılmışlardı. Sonradan onlarında etkinliğin yapılacağı yerde olduklarını gördük.Festival alanında epeyce geniş ve büyük bir sahne oluşturulmuştu. Duvarlarında Makedonya Türkiye bayrakları dikkat çekiyor. Festivalin açılışı hem Türkçe hem de Makedonca yapılıyordu. Makedonya ile organize edilmiş Türk Makedon sivil toplum teşkilatının amblemi de duvarda dikkat çekiyordu. Ayrıca Yunus Emre ve Tika amblemleri de bulunmaktaydı. Tvarde Hıd. Bah. San. Fest. yazılmış Hıdrellez Bahar Sanat Festivali adı verilerek. Çalıklı Valandova/Makedonya yazıyordu. Burası Valandova eyaletine bağıl bir köy çünkü. Açılış konuşmalarından sonra Türk sanatçı Nazlı Aksoy konseri ile festivale devam edildi. Rumeli havaları ağırlıklı olmak üzere insanın içini kıpır kıpır eden güzel bir etkiliğe sahipti Çalıklı köyü. Festivale katılanlar arasında Makedonya Cumhurbaşkanı Gyorgi İvanov, Türkiye’nin Makedonya Büyükelçisi, Tika, TRT görevlileri ve diğer konuklar vardı. Sahnenin iki yanına Türkiye ve Makedonya bayrakları asılmıştı. TRT sanatçısı, Çırpınırdı Karadeniz ve Türkiye’m şarkısı ile salonu coşturdu. İzleyiciler ellerinde Türk bayrakları ve balonları sallayarak hep birlikte eşlik ediyorlardı. Türkülerden sonra bizi yolda karşılayan Çalıklı köyü folklor ekibi sahne aldı. Bu da folklor gösterilerinin başlaması demekti 12 ülkenin folklor ekipleri tek tek sahne aldılar. Her ülkenin folklor ekibi sahnede iken iki genç kız ve erkek ülkelerinin flamaların ve bayraklarını sahnenin önünde iki yanda tutuyorlardı. Her ülkenin folklor ekibi kendi ülkelerine bir isim almışlardı. Örneğin Bulgarların ekibine Rodop rüzgarı ismi verilmiş. Tüm ekiplerle ilgili fotoğraflar çektim. Türkiye TRT folklor ekibi ile katılmıştı. Etkinlik Anadolu ezgileri eşliğinde güzel bir gösteri ile son buldu. Plaketler ve armağanların verilmesinin ardında öğleyin hem yemek hem sergiyi gezmek için Çalıklı köyü ilkokuluna gidildi.DEVAMI YARIN