​ SON günlerde yerli ve milli savaş uçağımız KAAN ile ilgili yapılan açıklamalar, doğal olarak, gündemin ilk sırasına yerleşti. Millet olarak büyük umutlar bağladığımız bu proje, özellikle ABD'nin bizi F-35 savaş uçağı projesinden çıkarması sonrasında, hava gücümüzün geleceği hakkında yaşanan kaygıları giderme potansiyeli taşıyor. Ancak, bu kritik milli mesele, ne yazık ki, bir kez daha siyasi tartışmaların odağına oturdu.

​Gündemi Kasıp Kavuran Çelişkili Açıklamalar

​Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump'ın Beyaz Saray'daki görüşmesinden hemen sonra yaptığı, "ABD’den motorların gelmesi lazım ki KAAN’ların üretimi başlayabilsin" şeklindeki açıklama, adeta fitili ateşledi. Bu sözler, projenin tamamen milli olduğu yönündeki söylemlerle çelişir gibi görününce, siyaset ve sosyal medyada hararetli bir "KAAN" tartışması başladı.

​Tartışmaların doruğa çıktığı bir anda ise, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün'den, "Gecikme yok, süreç planlandığı gibi ilerliyor" açıklaması geldi. Farklı seviyelerdeki bu çelişkili beyanlar, vatandaşın kafasını daha da karıştırdı ve projenin geleceği hakkındaki belirsizliği artırdı.

​Aslında tüm bu yaşananların tek bir nedeni var: Bu tür hayati ve stratejik öneme sahip projelerin siyasi amaçlarla kullanılması. Hatırlayınız; Alanya caddelerinde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun posterlerinde, "İlk yerli ve milli yolcu uçağımız göklerde" yazıyordu.

Geldiğimiz noktada ise yolcu uçağı ihtiyacımızı gidermek için ABD ile yeni bir anlaşma imzaladık. Bu durum, milli projelerin somut gerçekliğinden önce, siyasi söylemlerin malzemesi yapılmasının ne kadar yanıltıcı olabileceğinin çarpıcı bir örneğidir.

​Milli Meseleler Siyaset Üstüdür

​Bahsetmek istediğim asıl mesele şu: Milli konuların, günlük siyasetin kısır çekişmelerine bulaştırılmaması gerekiyor. Bu projeler siyasi partilerin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin projeleridir. Eğer o projeler gerçekleşirse, seçmenler emeği olanları zaten takdir eder ve oylarıyla ödüllendirir. Bu, başarının doğal ve hak edilmiş sonucudur.

Projelerin henüz tamamlanmadan, belirsizlikler sürerken, siyasi polemiklere alet edilmesi, halkın umudunu zedelemekten ve milli iradenin bölünmesine neden olmaktan başka bir işe yaramaz.

​Üzerinde dikkatle durmamız gereken bir diğer konu da şu: Türkiye, kendi imkanlarıyla o savaş uçağını mutlaka üretmelidir ve üretecektir. Bu, milli güvenlik meselesidir. Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan bu yana, dışa bağımlılığın ne denli kritik sonuçlar doğurabileceğini görerek büyük dersler çıkardı ve 1975'ten itibaren milli savunma sanayiinde çok önemli adımlar attı.

​Ancak kabul etmeliyiz ki, KAAN gibi yeni nesil bir savaş uçağı projesi, bugünden yarına olacak, hemen hayata geçirilebilecek kadar basit bir iş değildir.

Zaman, sabır, özenli bir planlama ve titiz bir çalışma ister. Teknolojik gelişmeler, yıllara dayalı tecrübe birikimiyle mümkündür. İyi ki bu tecrübeler, kendi mühendislerimizde yeteri kadar mevcut.

​Bu tip projeler, milli güvenliğimizi garanti altına alacak, el aleme avuç açtırmayacak ve birilerinin kapısını yüzlerce defa aşındırmamızı engelleyecek kilit projelerdir.

​Kesinlikle daha çok destek verilmeli, Ar-Ge'ye yatırım artırılmalı ve her alanda dışa bağımlılığımız azaltılmalıdır. Nihai hedefimiz, dünyadan teknoloji ithal eden değil, dünyaya teknoloji ihraç eden bir ülke olmaktır. Hangi vatan evladının göğsünü kabartmaz, hangi vatanseveri gururlandırmaz bu tablo?

​Yineliyorum: Lütfen siyasi tartışmaları milli meselelerden ayıralım. Bu projelerin başarısı, hepimizin ortak paydasıdır ve siyaset üstü bir sahiplenmeyi hak etmektedir.

​Esen kalın.