Dinler tarihi bir bütündür. İslam evrenseldir. Tek bir millet için indirilmemiştir. Devlet yönetim şekli, İslam rejimi tarifi yoktur. İlk emir “oku !..”dur. Dört halife dönemi ve öncesinde; “İslamiyet’in yönetim şekli şeriattır” diye emir veya hüküm yer almamaktadır. İslamiyet’i siyasallaştırmak, siyasal İslam ideolojisi Müslümanlığa aykırıdır. Siyasal İslam, İslamiyet’i dünyadan arındırıp, politize ederek İslam ülkelerini evrenden soyutlayıp, parça parça ayrıştırmıştır. Evrensel değerlerin dini değerlere aykırılığının iddiası saçmalıktır. Politika dine hükmetmemelidir.

"CHP ve Laiklik" başlığında yazım, 29 Nisan 2024 tarihli, Yeni Alanya Gazetesi'nde yayınlanmıştı. Türk ülküsü, İslamiyet, ülkücü görüş “Dokuz Işık Doktrini ışığında da laikliğe bakış incelenmelidir. Laikliğe karşı çıkan şeriat, “dini hukuk sistemine” göre İslam’da olmayan siyasal İslâm rejimi hayali taşıyan hilafet ve saltanatçı zihniyetlerdir.

Laiklik; bu günün şartlarında bazı yönetici ve aydınlarca yanlış yorumlanmaktadır. Milliyetçi Türkiye kurulduğunda devletin her müessesesi laiklik görüş ve çevresinde şekilleneceği gibi “din ve devlet münasebetleri” de lüzumlu yerine oturtulacak, siyasetten arındırılacaktır. Bilinir ki Osmanlı Saltanatında, Şeyhülislam “din”; Sadrazam “devlet” işlerine bakıyordu. Din ve devlet işleri ayrı şekilde yürütülüyordu.

Laiklik insanların din işlerine karışmak, baskı kurmak anlamına gelmez. İnsanların inançta hürlüğüdür. Bundan dolayı hiç kimse dindarı rahatsız edemez. Fakat çocuklara dinin temel esaslarının öğretilmesi gereklidir. Sağlam bir din eğitimi bilgisi, dini terbiye yurdun kalkınması, milletin mutluluğu için önemlidir. Fatih Sultan Mehmet; İstanbul’u fethinde farklı inançtaki insanlara ve inançlarına dokunmamıştır. Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresinde İslam dini diğer dinlerin sigortası kabul edilmiş, Musevi, Yahudi ve Hıristiyanlara hitaben,” İslam, dininizin; Türklük de milliyetinizin sigortasıdır” denmiştir.

İslamiyet geriliği değil, ilerlemeyi emreder. Geri kalmanın din ile alakası yoktur. İslamiyet ilme önem vermiş, İlmin, tekniğin ileri gitmesini sağlamıştır. Bu günün Avrupa medeniyeti Ortaçağdaki Türk-İslam medeniyetinden doğmuştur. Milletler dinsiz yaşayamaz. İslamiyet akıl ve bilim dinidir. Aklı olmayanlara ibadetler farz değildir.

"Türk müsün? Müslüman mı?" gibi sorular cehaletten ileri geliyorsa aptalcadır. Aksi takdirde haincedir. Milliyetçiliği reddeden dincilik anlayışı Türk ülküsüne yabancıdır. Millet olarak yaşamak istiyorsak Türklüğü de, Müslümanlığı da muhafaza etmek zorunludur. İslâmiyet’te fitne, fesadı başlatan Abdullah İbni Sebe'nin torunları aramızda yaşamakta ve bizi birbirimize düşürmektedir. İslam dini gericilik, yobazlık değildir.

Ümmetçilik; siyasi manada bütün Müslümanları bir devletin egemenliği, bir bayrak altında toplamaktır. Tarihte Türklerden başka bu fikre bağlanan olmamıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda Halifenin "Cihat" ilanına Türklerden başkası bilfiil iştirak etmemiştir.

Türk ülküsünde laiklik politikanın inançlara müdahalesini önlemektir. İrrasyonel zeminde enflasyonu çığırından çıkartmak olmayıp; rasyonel ortamda aklı, bilgiyi önemsemektir. Yazıda ülkücü hatiplerin anlatım, alimlerin fikir ve düşüncelerinden yararlanılmıştır. “Türk; Müslüman demektir” ama “Müslüman olmayan Türk yoktur” demek değildir. Türklük beden, din tercihtir. Laiklik, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hükümete bağlı olmadan, hükümetin dine müdahalesini önleyen yönetim şeklidir.