"DOĞA ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz." Hubert Reeves'in bu sarsıcı sözü, içinde bulunduğumuz durumu ne kadar da net özetliyor.
Bu topraklarda, bu dünyada, sanki durmaksızın bir savaştayız; zafer sandığımız her adımda aslında biraz daha yitip gidiyoruz.
Ormanları yok ediyoruz; o yemyeşil akciğerlerimiz, nefesimiz kesiliyor.
Su kaynaklarımızı hunharca tüketiyor, kirletiyoruz, sularımız, yağmurlarımız bize küsüyor.
Toprağı daha çok üretmek adına zehirliyor, ağzımızın tadını, doğallığını kaybediyoruz. Irmaklara, nehirlere set çekiyor, akarsuların arındırıcı gücünü hiçe sayarak elimize ne geçiyorsa onlara atıyoruz; şırıl şırıl akan pınarlarımızı kaybediyoruz.
Dağları delik deşik ediyor, bir avuç Ferhat'a özenerek Şirin'i, yani o eşsiz doğal güzellikleri yitiriyoruz.
Ayçiçeği tarlalarımız evlere dönüştü; günebakan aynalarımızı, o sarı denizi ve tadımızı kaybediyoruz.
Sarı başaklarla dolu bereketli ekin tarlalarımızı da yitiriyoruz bir bir.
Evet, hep doğayla savaş halindeyiz.
Ne güzel söylemiş üstat; kazandıkça kaybediyoruz.
Doymak bilmeyen bir iştahımız, dur durak bilmeyen bir hırsımız var.
Çiçekte arıyı, tarlada darıyı kaybediyoruz.
Şehirler büyüdükçe, evler gökyüzüne uzadıkça, semadaki maviyi, o eşsiz ufuk çizgisini yitiriyoruz.
Eski günlere özlem duyarken, asırlık çınarları kesip gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz o ağacın altını sorar hale geliyoruz.
Kaldırımın kenarında biten basit bir otu yoluyor, zehir soluyoruz farkında bile olmadan.
Yaprakla, dağla, toprakla, her şeyle savaş halindeyiz. Son yatağımızın bağrını harap ediyoruz ki ebedi istirahatimizde bile rahat yüzü görmeyelim.
Nerede başladığını, ama nerede biteceğini bilmediğimiz bu yolculukta gözümüze ilişen her güzelliği hırpalıyoruz.
Oysa sığındığımız, nefes aldığımız, var olduğumuz yer tam da bu doğanın ta kendisi. Savaşıyoruz, hem de bir gün bağrına sığınacağımız toprakla ve doğayla.
Bu savaşın sonu, Hubert Reeves'in de dediği gibi, bizim için gerçek bir yenilgi olacak.
Artık zafer yanılgısından uyanıp, barışmanın vaktidir.
Peki ya sonrası?
Doğa, bizsiz de yoluna devam ederken, biz nereye sığınacağız?
Aldığımız son nefes, kestiğimiz son ağacın son gölgesi mi olacak?
Belki de bu yüzden, aslında kazanmak değil, sadece "daha az kaybetmek" için bir şansımız kaldı.
Esen kalın…