1967 yılının haziran ayı, Orta Doğu'nun kaderini değiştiren, yalnızca altı gün süren ancak etkileri günümüzde bile devam eden bir çatışmaya sahne oldu: Altı Gün Savaşı. İsrail ile Mısır, Ürdün ve Suriye'den oluşan Arap koalisyonu arasında yaşanan bu kısa ama yıkıcı savaş, İsrail'in mutlak zaferiyle sonuçlanırken bölgedeki jeopolitik dengeleri kökten değiştirdi. Ancak bu savaşın gölgesinde kalan ve pek çok kişinin hafızasında netliğini koruyan, bir dost ateşi olayı var: USS Liberty'nin vurulması.

Savaşın dördüncü günü, 8 Haziran 1967'de Akdeniz'de, uluslararası sularda görev yapan ve elektronik istihbarat toplamakla görevli Amerikan gemisi USS Liberty, aniden İsrail savaş uçakları ve torpido botlarının saldırısına uğradı. Saldırı tam iki saat sürdü. Geminin güvertesi cehenneme dönerken, 34 Amerikan denizcisi hayatını kaybetti, 170'ten fazlası ise yaralandı. Gemi o kadar ağır hasar almıştı ki batması an meselesiydi.

İsrail, olayın bir "Trajik yanlış anlama" olduğunu iddia etti. Gemi, Mısır gemisi sanılmıştı ve kötü hava koşulları ve kafa karışıklığı nedeniyle dost gemi olduğu anlaşılamamıştı. Ancak bu açıklama ne gemidekiler ne de Amerikan hükümetindeki pek çok kişi tarafından tam olarak kabul görmedi. USS Liberty, net bir şekilde Amerikan bayrağı taşıyordu ve hava koşulları saldırıyı haklı çıkaracak kadar kötü değildi. Ayrıca, saldırının birden fazla dalga hâlinde gelmesi ve torpido botlarının son darbeyi vurması, olayın ‘Yanlış anlama’dan daha fazlası olabileceği şüphelerini artırdı.

Peki, gerçekte ne oldu? Komplo teorileri yıllarca süregeldi. Bazıları İsrail'in, savaş sırasında yaptığı gizli operasyonları Amerikan istihbaratının kaydetmesini engellemek için kasıtlı olarak saldırdığını iddia etti. Kimileri ise olayın, Amerika'yı savaşa çekmek için bir provokasyon olduğunu öne sürdü. Amerikan hükümeti, İsrail'in "Yanlış anlama" açıklamasını resmî olarak kabul etse de, gemideki hayatta kalanlar ve bazı eski istihbarat görevlileri, olayın asla tam olarak aydınlatılmadığına inandı.

Bu olay Amerika tarihindeki en utanç verici "Dost ateşi" vakalarından biri olarak kaldı. Amerikan hükümetinin İsrail'e yönelik tepkisinin zayıf kaldığı, hatta olayın üstünün örtüldüğü eleştirileri sıkça dile getirildi.

Altı Gün Savaşı'nın zafer ve yenilgileriyle dolu sayfaları arasında, USS Liberty'nin kanlı hikâyesi, hâlâ cevaplanmayı bekleyen sorularla hafızalarda buruk bir iz bırakıyor. Bu olay, sadece bir geminin vurulması değil, aynı zamanda bazı ilişkilerde güven, şeffaflık ve sorumluluk gibi temel değerlerin işe yaramadığını da göstermiş oldu.

Amerika'nın bu olaydan sonra sessizliğe gömülmesi, cılız da olsa en küçük bir tepki göstermemesi ve olayın üstünün kapatılması, "Amerika aslında İsrail'dir" tezini güçlendirmektedir. Bu tez, son İran saldırısı ile bir kez daha tescillenmiş gibi görünmektedir.

Esen kalın...