SON günlerde Alanya'da siyasi parti ilçe başkanlarının önemli demeçleri ve tartışmaları su üzerindeydi. AK Parti İlçe Başkanı Mehmet Şarani Tavlı'nın DSİ başta olmak üzere ilgili kurumlarla suyu korumak adına yaptığı önemli bir çalışmaya, İYİ Parti İlçe Başkanı Hilmi Er'in su konusunda yaptığı çağrıya şahit olduk. Evet, su hayattır ve su yoksa hiçbir şey yok.

İklim krizi ve değişen mevsimler bize suyumuzun ve ormanlarımızın son bir damlasını ve tek bir yaprağını dahi korumamız gerektiğini haykırıyor.

Yaz mevsiminin tam ortasındayız. Ardından göz açıp kapayıncaya kadar geçecek olan sonbaharı ve kışın ayak seslerini iliklerimize kadar hissedeceğiz.

Dört ay sonra deniz kabuğu hasadım başlayacak: Bir yanda uçsuz bucaksız mavi deniz, diğer yanda kum taneleri üzerinde son nefesini vermiş rengârenk deniz kabukları...

Bir keresinde sabırla beklemiştim; zavallı bir deniz canlısı agresif bir dalgayla kıyıya sürüklenmişti. Güneşin sıcaklığı kumlara vurmaya başlayınca su aramaya başladı. Birkaç adım sürünerek bir kum tanesine sarılıp, o kum tanesindeki nemi emmeye başladı ve emdikçe o kum tanesini kabuğunun dünyaya açılan kapısına çekti. Ardından kum tanesi ile kendi kabuğu arasına sıkışıp can verdi.

Bu acı sondan çok dersler çıkardım. Daha birkaç saat önce tüm deniz onunken, birkaç saat sonra bir damla su uğruna kendi sonunu hazırlayıp canından olmuştu. Galiba tüm canlılar birbirleriyle aynı davranış biçimini sergiliyor.

Çok sevdiğim birinin "Yarın yok, anı yaşa" sözlerinin doğru olduğunu bildiğim halde inadına gelecekle ilgili hayaller kurarım. Aslında o da doğru söylüyor, ben de doğru yoldayım. "Anı yaşa, geleceği planla" bana daha profesyonelce geliyor. Yaşamda ertelediğimiz her şey, bir dönem sonra özlediğimiz, bugün elimizde olan değerler ise yarın ulaşmak için emek harcadığımız şeyler olabiliyor.

İnsanoğlunun fıtratında "Ulaşınca alışmak, alışınca bıkmak, bıkınca yeni arayışlara girmek" var. Fetihçi yanımızın bizleri elimizdekini de kaybetme riskine sürüklediğini bilsek çok şeyi çözeceğiz.

Hayatı zorlaştıran biziz.

İçinde yaşadığın ormanın güzelliğini orman yanınca değil, orman seninken bileceksin.

Bir şeyin değerini kaybedince anlamak ve "Eyvah!" demek eylemi milyarlarca insan tarafından hep yinelenecek.

Tecrübeyi yaşayarak edinmek bize daha inandırıcı geliyor, tecrübelinin telkinleri ise bir kulakla diğeri arasındaki mesafe kadar.

Deniz kabuklarının verdiği dersi özetleyecek olursak: Sevgiyi bulduğunuzda yaşayın, makamınızın değerini o makamdayken bilin, sağlığınızı sağlıklıyken koruyun, değerlerinizi değerinizken değerli kılın, çevrenizde sizleri seven insanları mutlu edin, iltifat edin ve sevdiğinizi söyleyin.

Ağacı, toprağı, suyu, çevreyi koruyun ki korunup kollanasınız çünkü sen ve ben bir hiçiz onlar olmadan. Kudretlice delik deşik ettiğin dağ, bir kibritle kül ettiğin orman senden daha güçlü ve aslında senin için var. Yaşadığın evin, ülkenin ve halkının kıymetini bil, seni mutlu eden her şeyi koru ve kolla. Doğaya bu hoyratça davranışın devam ederse, o deniz kabuğunun sonu hiçbirimize uzak değil.

Esen kalın...