AK Parti 27 Ağustos 2014 tarihinde, 1. Olağanüstü kongresiyle Ahmet Davutoğlu'nu Genel Başkan ve Başbakan yaparken, geçtiğimiz pazar günü de, 2. Olağanüstü kongresiyle Davutoğlu'nun Genel Başkanlığına ve Başbakanlığına son...
AK
Parti 27 Ağustos 2014 tarihinde, 1. Olağanüstü kongresiyle Ahmet Davutoğlu’nu Genel Başkan ve Başbakan yaparken, geçtiğimiz pazar günü de, 2. Olağanüstü kongresiyle Davutoğlu’nun Genel Başkanlığına ve Başbakanlığına son vererek, Binali Yıldırım’ı Genel Başkan yaparak, Yıldırım’ın Başbakanlık yolunu açmış oldu.
Davutoğlu veda konuşmasından sonra, kongredeki sözleriyle de, her zaman söylenegelen, vefadan, Erdoğan’a olan bağlılıktan, görev değişimlerinin bayrak değişimi olmasından, koltuk meraklısı olunmadığından söz etmiş olsa da, görev süresinin kısa sürmesinin kendi tercihi olmadığını sürekli dillendirmesi ve Başbakanlığı dönemindeki başarılarını gündeme getirmesi de gösteriyor ki, Davutoğlu mevcut operasyondan ciddi ölçüde rahatsız.
Bana göre bu rahatsızlığından dolayı ne kadar tepki gösterse azdır!
Ama o, çok nazik ve ince bir üslupla, tepkisini ortaya koymaya çalıştı.
Açıkçası, hem nalına hem mıhına vurarak işin içinden sıyrılmaya çalıştı.
Aslında, Erdoğan’a karşı en küçük bir tepki gösteremeyen Abdullah Gül’dü.
En sert tepkiyi ise Bülent Arınç gösterdi.
Davutoğlu, Erdoğan’ın kendisine dönük operasyonundan sonra ortaya koyduğu iki konuşmasında da, ne şiş yansın ne kebap çizgisinde hareket ederken, konuşmaların satır aralarında ciddi eleştirilerde bulunmaya çalıştı.
Bu eleştirilerin muhatapları, Davutoğlu’nun konuşmalarında övgülerin bolluğu nedeniyle, eleştirilerin arada kaynayacağı hatta çoğu kişinin de bunu anlayamayacağını düşünerek, bu eleştirileri görmezden ve duymazdan geldiler!
Medya da bunun üzerinde fazla durmadı.
Aslında Erdoğan’ın kısa bir süre içinde, Davutoğlu’nu alaşağı etmesinin nedeni, Davutoğlu’nun zaman içinde partinin lideri durumuna gelmesinden korkmasıydı.
Rahmetli Demirel’le Çiller, Rahmetli Özal’la da Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz ters düştüğünde, her iki güçlü isim Demirel ve Özal, partideki etkinliklerini kaybetmişlerdi.
Belki de bu yüzden, merkez sağın iki güçlü siyasi yapısı siyaset sahnesinden silindi.
Erdoğan bu gerçeği bildiğinden, tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağını söyleyerek, partili cumhurbaşkanlığından ve Başkanlıktan söz edip durmakta.
AK Parti Genel Başkanlığını Davutoğlu’na devretmiş olmasına karşın, MKYK’daki 50 üyeden 47'sinin Erdoğan’ın güdümünde olduğunu, ancak 3 üyenin Davutoğlu’nun adamı olduğunu son operasyondan anlamış olduk.
Davutoğlu güçlü Başbakan olmaya çalıştı.
Güçlü Başbakan demek, partide de güçlenmek ve güçlü bir lider olmak anlamına gelir.
Her konuşmasında Erdoğan’a bağlılığından söz etmesine karşın, Erdoğan’ın Davutoğlu’nu tasfiye etmesi, sanırım ileriye dönük sağlam kaygıları olmasındandı!
Binali Yıldırım’la nasıl bir ilişki içinde olacaklarını ise bugünden tam olarak kestirmek zor!
- DEVAM EDECEK -