Bilinen hiç bir adres yoktu. Alanya dışına ilk çıkıştı. Serüven doluydu. Anarşik ortamdı. Kadırga öğrenci yurdu sol gurubun elindeymiş. Sokağından ülkücü geçemezmiş. İlk adımım bu sokağa atılsaydı; sorgulanır, çay ısmarlanır, dayak atılır, bıçaklanır, yaralanır, cesedim de çıkabilirdi. Belki de okşayıp yardımcı olurlardı. Ama boş gönderilmezdim. İllegal sol, çok fanatikti. Marksist-Leninist fikir peşindelerdi.

Antalya Öğrenci Yurdu, İl Özel İdaresi'nindi. Sağcılar kalıyordu. Milli görüşçü, İslamcı, yani ümmetçilerin hâkimiyetindeydi. Orta-lise sınıf arkadaşımın bu yurtta kaldığını duymuştum. Ona ulaşmak istedim. Yurtta kalan başka Alanyalı ülkücüler de varmış. “Üniversite bahçesinde ülkücü, yurtta milli görüşçü görünürlermiş.” Ümmetçi gençlik İslam Birliği devleti peşindeymiş. "Türk müsün? Müslüman mı? Müslüman Arap’la, Türk kavga etse, hangisini tutarsın? “Türk’ü!” dersen, ırkçısın; “Arap’ı” dersen, Müslümansın" vs. Osmanlı hilafetini yıkan Müslüman milletlerin milli ayaklanmalarıdır.

Milliyetçilik, Türkçülük, Turancılık ırkçılıkla suçlanır, Türk ümmetten sayılmazmış. Anadolu'dan gelen pür nur kalplere İslam Birliği davası altında, Türkçülük, Turancılık ırkçılıktır, diye kötülenirmiş. Türk ülküsü fikrine erken takıldığımdan, doğduğum ilin talebe yurdunda, İstanbul’a ayak bastığım günün ilk şafağında bir bardak sıcak su, tek çay dahi nasip olmamıştı. Elbette “Milli görüşçüler öyledir” algısı yanlıştır. Din bilgisinde de pek boş değildim. İnsan sözünden değil, ama gözünden iyi tanınır.

Altı yıllık sınıf arkadaşım, (M.A.) İstanbul’da okuyordu. Antalya Öğrenci Yurdu’nda kaldığını duyunca, "O bana yardımcı olur" diye düşündüm! Manavgat’ta yan koltuğa yerleşen genç İstanbul’da çalışıyormuş. Sohbet ederken yurdu bildiğini söyledi ve “Şu taksiye bin! Falan durakta in! Fırına sor! Yurt ara sokakta. Fırıncılar iyi bilir” tavsiyesinde bulunmuştu.

Yurda giriş yaptım. Mustafa beyi anons ettirdim. Hemen geldi ve acele, hiçbir şey sormadan kantine çekti. Masaya oturur oturmaz, “Hüseyin! Seni, bu yurda almazlar” dedi. Şaşırdım. (Bir çay ikram eder, diye içimden geçmişti!) Öyle de olmadı:
-Gazipaşalı, Remzi Taşdemir veya Veli Çelik’i bulabilir miyiz?
-Edirnekapı Öğrenci Yurdu'nda kalıyorlar. Yakındır, yürünür! Yurda giriş yaptık. Anonsu duyan Veli Çelik Bey, hemen kapıda kolumuza girdi. Odasına çıkardı. Kantine koştu. Sohbet koyuydu. Hava kararıyordu. Sn. Anılgan yurduna dönecekti. Veli bey, “Hüseyin! Şu yatak senin! Beni arama! Sabah gider, okula kaydını yaptırırız!..”

Zaman su gibi aktı. Fikirler partileşti. Milli Görüş-Ülkücü koalisyonu kuruldu. MHP-AK Parti sistemi değiştirdi. Cumhur İttifakı pekiştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk demek Müslüman demektir" takvasına değindi. Türk-İslam sentezi güncelleşti. Bu, elbette dünyada "Müslüman olmayan Türk yoktur" anlamına gelmezdi. Türkçülük, ümmetçilikle barıştırıldı. Cumhur İttifakı, MHP Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli’nin desteğiyle devrimlerini sürdürüyor. Ülkücü akiller siyasi ittifaklara serpiştirildiler. Ülkü Ocakları eski Gn. Bşk. Sinan Ateş cinayeti karabasan kabusu oldu.

Siyaset sosyolojisi vahdet yollarına düştü. CHP, İyi Parti, Saadet, Demokrat Parti “Millet İttifakı” iş birliğine, Gelecek ve Deva partileri de katıldılar. Masa dağıldı. Genel seçimi Cumhur İttifakı kazandı. Özü başına tutmadı. Yerel seçimde Türkiye ittifakı öne çıktı. Yüksek okula kaydım yapılmış, yurda yerleşmiştim. Her şey sil baştan ve...