Alanya turizmini kim yönlendiriyor? 'Bunun adı turizm, kuru üzüm değil” özlü sözünün üstünden elli yıl geçti… Turizm, neredeyse her on yılda bir kabuk değiştirip, farklılaşarak Alanya'nın ekonomisi ve sosyal yaşamına damgasını...
Alanya turizmini kim yönlendiriyor?
“Bunun adı turizm, kuru üzüm değil” özlü sözünün üstünden elli yıl geçti… Turizm, neredeyse her on yılda bir kabuk değiştirip, farklılaşarak Alanya’nın ekonomisi ve sosyal yaşamına damgasını vurmaya devam etti. Alanya, Türkiye turizmi için bir “işlik” görevi gördü. Seyahat acentesi, taşımacısı, otelcisi, şehir esnafı turizmi “Alanya açık alanında”, yaşayarak öğrendiler.Turizmin İlk yılları “deneyerek öğrenenlerin” yol göstericiliğinde geçti. 1980 sonrasında, kitle turizminin örgütlendiği, hız kazandığı yıllarda ALTİD kuruldu. Çoğu kasaba seçkini olan Alanya otelcilerinin oluşturduğu ALTİD, ilişkide olduğu dış turizm camiasının da yönlendirmesiyle, tabii ki kendi çıkarlarını da gözeterek turizme önderlik etti…1990 sonrasında, turizmin kazançlarının küçümsenmez bir sermaye birikimine ulaştırdığı esnaf bu kez sahnedeydi. ALTSO, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası esnafın çatı örgütü oldu. Dönemin yerel yönetimi ve ALTİD’le beraber, o güçlü “sacayağından!” birisi ALTSO idi. Diğer bir örgütlenme ise Turizm Seyahat Acenteleri Birliği adıyla iç turizm yaptıran, ALTİD’in aksine şehir seçkinlerinden olmayanların(!) oluşturduğu birlikti. Beklendiği üzere ALTİD ile kanlı bıçaklı oldular!Tuhaftır, 2000’li yıllara bir örgüt ya da dernek değil, kişi damgasını vurdu: Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu… Sipahioğlu ilerde siyaset okullarında da okutulabilecek bir beceriyle şehir dinamiklerini kontrolü altında tuttu. Neredeyse tek karar verici oldu… Koskoca AKP(!) bile onunla baş edemeyince, aralarında, kimin kimi yuttuğu belli olmayan bir birleşme sağlandı. Aslında bu bir tür “symbiosis!” idi…Son yıllarda ALTİD neredeyse silindi… ALTAV, Alanya Tanıtım Vakfı ise kısıtlı bütçesiyle yalnızca fuarlarda etkin oldu. Bu kez inşaatçılar ya da emlakçılar diye adlandırılan gurup şehrin, dolayısıyla turizmin yönetiminde söz sahibi olmaya başladı. Tabii ki, bunu manşette yer almadan gerçekleştirdiler…Aslında inşaat sektörü turizmin büyümesine koşut olarak 1980’lerde başlamıştı. Ama asıl gelişmesini, inşa edilen kaliteli dairelerin bu kez yabancılara pazarlanmasıyla son 10 yılda sağladı. Sermaye birikiminde artı değere ulaşan her meslekten insan, elektrikçi, camcı, dişçi, otelci, avukat, emekli öğretmen emlake yatırım yaptı. Yurt dışından yatırımcı geldi. Çok parayı, “çabuk” kazandılar…Emlak sektörü tüm dünyada turizmin bir bileşeni olarak adlandırılıyor. Ama oyunun kurallarına uymak şartıyla… Kazançların kayıt altında tutulduğu, belgelendiği, vergilendirildiği; doğa talanı yapılmadığı ölçüde… Önümüzde İspanya örneği var; emlak satışının banka kanalıyla yapıldığı, doğan verginin belli yüzdesinin alıcının ait olduğu ülkeye yatırıldığı; içinde ikamet edilip edilmediğinin su, elektrik faturalarından takip edildiği; böylece kiraya verilerek yasal olmayan kazançların elde edilmesine engel olunan bir ülke…Alanya’da ise, maliyenin bu yıl açıkladığı 12,4 milyarlık(!) “net hata noksan!” kaleminde büyük katkısı olan emlak sektörünün, her şeye rağmen piyasayı canlandırması onların neredeyse şehir ekonomisi için vazgeçilmezliğini ilan etmelerine neden oldu. Alanya artık pazarlama öğesi olarak denizi, kumu, güneşini değil, konutlarını kullanır hale geldi. İşin daha kötüsü, Alanya turizminin geleceğine karar verici pozisyonları, yeni emlak zenginleri doldurmaya başladı…Emlak başta olmak üzere diğer tüm sektörler, turisti Alanya’ya çeken asıl nedenin kendileri olmadığını bilmeliler. Turizmi yalnızca yeni müşteriler edinecekleri bir araç gibi görmemeliler. Turizmin sürdürülebilir olması yani denizin temiz, gürültünün az, can ve mal güvenliğinin üst düzeyde ve hijyenin tam olması konusunda kendilerini sorumlu kılmalılar. Doğanın korunması, tarihe saygı, yerelliğin sürdürülmesi onların da ilgi alanında olmalı... Turizm yönetimi ve planlaması ise sektörün profesyonellerine bırakılmalılar.YARIN: TURİZM BAKANLIĞI İLE ARAMIZ NASIL?