DEĞERLİ okurlar ve sevgili dostlar. İnsanoğlunun her gün bir şey öğrenebildiğini ve her öğrendiği şeyden sonra da, düşünsel anlamda ciddi değişimlere uğradığı bir gerçek. Herakleidos 'Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”...
DEĞERLİ
okurlar ve sevgili dostlar.
İnsanoğlunun her gün bir şey öğrenebildiğini ve her öğrendiği şeyden sonra da, düşünsel anlamda ciddi değişimlere uğradığı bir gerçek.
Herakleidos “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” derken, bir gerçeğin altını özellikle çizmiş.
İstisnasız hepimizin özellikle de, en doğruyu ve en güzeli bulma kaygısı taşıyanların, bir şeye inanmanın, o şeyin doğru olduğunu sanmaktan başka bir şey olmadığı gerçeğiyle yüzleşmesinde yarar var!
Doğru olan ne?
Neye göre doğru?
Ya da, neye göre yanlış?
Bu sorulara sağlıklı yanıt bulabilmek için, hiçbir şeyin ve de kişinin etkisinde kalmadan, çok araştırmamız, çok okumamız ve de sürekli tez ve antitezler şeklinde tartışmamız gerekir.
Hayatımız boyunca, doğru yanlış demeden öğrendiklerimizin tümü, bizim değil, birilerinin yani çevremizdekilerin bildikleriyle sınırlı.
Onlar da, kendilerinden öncekilerden öğrenmişler.
Demek ki, çoğumuz papağan gibi bize öğretilenleri tekrarlayıp duruyoruz!
İnançlarımız.
Özellikle, doğru ya da yanlış olarak bildiğimiz her şey bulunduğumuz ortamın ürünü.
Örf, adet ve gelenek şeklindeki alışkanlıklarımız da öyle.
Olaya bu açıdan baktığımızda, Oscar Wilde’nin dediği gibi “Başkalarının düşüncelerine göre hareket edeceksek, kendi düşüncemizin ne anlamı olabilir?”
İnanın en az yarım asırdır, her tür bilgiye ulaşmak için, tüm inançları, her tür düşünsel açılımları ve de evrensel yaklaşımları sürekli okuyup araştırarak sorgulayıp, kendime göre bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum.
Bilgiye ulaşmaya çalışmak, bilge olma anlamına gelir mi?
Kesinlikle hayır.
Büyük düşünür Sokrat ne demiş?
“Dünyanın en bilge insanı benim, çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.”
İşte bu yüzden de, öğrendiğim ve inanmaya başladığım hatta doğru diye peşinden koştuğum şeyleri sorguladığım içindir ki, bir sürü yanlıştan uzaklaştığımı sanıyorum!
İdeolojik tercihler bağlamında, her tür öğretinin dünlerdeki temel felsefi açılımlarıyla çözüm önerilerinin, bugünkü koşullarla çelişse de, kimi dostların, ezberlerinin tutsağı olmuş vaziyette, dolap beygiri gibi aynı fasit daire etrafında dönüp durduklarını görüp üzülüyorum!
Ben de zaman zaman belli çıkmaz sokaklara dalmış olsam da, hiçbir ideolojinin ya da siyasetin ve de siyasi aktörün uzun süreli tutsağı olmadım.
Belli bir süre de olsa, parti fanatizmine dayalı maceralarla dolu delikanlılık rüzgarına kapılmış olsam da, çok kısa bir sürede, bu tehlikelerden olabildiğince uzak durmasını becerebildiğimi sanıyorum!
Demek ki, deneme-yanılma metodu denen şey bu!
- DEVAM EDECEK -