PES doğrusu. Doğu ve Güneydoğu'da Kürt halkı, PKK terör örgütünün zulmüyle inim inim inlerken, polisimiz, askerimiz, canı pahasına operasyon üzerine operasyon yapmakla meşgul. Militanlar kalleşçe çok çirkin eylemlere imza atmaktan...
PES
doğrusu.
Doğu ve Güneydoğu’da Kürt halkı, PKK terör örgütünün zulmüyle inim inim inlerken, polisimiz, askerimiz, canı pahasına operasyon üzerine operasyon yapmakla meşgul.
Militanlar kalleşçe çok çirkin eylemlere imza atmaktan geri durmuyorlar.
Ülkenin çoğu bölgesi ve kentinde, örgütün uzantıları, farklı görüntüler altında, birçok şeyi bahane ederek, eylem üstüne eylem yaparak cadde ve sokakları yakıp yıkmaya, güvenlik güçlerimizi zor durumda bırakma ve toplumun huzurunu bozmakla meşguller.
Türkiye, ülkelerini terk edip batıya ya da Türkiye’ye sığınmaya çalışan göçmenlerle dolup taştı.
Bir nevi yol geçen hanı haline geldi.
Tarih boyunca ülkemiz, Balkanlardan, Kafkaslardan, bugün de Ortadoğu’dan ülkelerindeki rejimlerle çatışıp kaçan farklı etnik kökenden insanların sığınağı haline dönüşmüş durumda.
İslami söylemleri ve İsrail–Filistin çelişkisinde İsrail’e dönük sert çıkışları nedeniyle, Erdoğan, Müslüman Arap halkının sevgilisi haline gelirken, çoğu yönetimin büyük tepkisini çekmiş durumda.
Salt Ortadoğu değil geneldeki dış politikamız, Cumhurbaşkanımızın hamasi çıkışları ve önüne gelene posta atması nedeniyle iflas etmenin eşiğine geldi.
Ülke içindeki terör belası, Suriye açmazı, Rusya ile neredeyse papaz olma noktasına gelmemiz, Rusya’nın şimdilik ihracat ve ithalatla turizm konusundaki yaptırımları karşısında bile, bu ülke hala sarsılmadan ayakta durabiliyorsa, demek ki ülkemiz oldukça güçlü.
Türkiye–Rusya arasındaki krizin bir an önce sonlandırılması çok önemli.
Neredeyse dört tarafımız düşmanlarla sarılmış durumda.
Her anlamda güvenebileceğimiz tek bir ülke bile yok gibi!
Küresel ilişkilerin bu denli yoğun olduğu bir dönemde, her ülke bir biçimde birbirlerine kaçınılmaz olarak bağımlıyken, bizim dünyada yalnızlaşmamızın pek de hayrımıza olmayacağı gerçeğini hepimizin kabul etmesi gerekir.
Uçak düşürme konusu ile ilgili sorunun, her gün, bir etkinlik organize edilerek, kameraların karşısına geçip, aynı şeyleri tekrarlayarak, sorunu çok daha içinden çıkılmaz bir hale getirip tırmandırmanın mantığını inanın anlayamıyorum.
Cumhurbaşkanımız, her gün, miting şeklinde yaptığı konuşmalarda, diplomasi dilini bırakıp, iç politikadaki muhataplarına dönük bir söyleme yönelerek, halka hitap ederken, Rusya’ya ateşle oynamamasından, bir çiftçi ile çoban hikayesinden söz ederek, tırlarda silah olsa ne olur diyerek, Suriye politikamız konusunda belli yanlış anlaşılmalara yol açabileceği hatta bu üslupla ve söylem biçimiyle, krizi tırmandırabileceği kaygısını bile taşımaması düşündürücü.
İnşallah aklı selim tüm egemen unsurlara hakim olur da,
bu beladan da kısa sürede kurtuluruz.