Tarihin en eski kentlerinden, Türklerin en kadim şehirlerinden biri Kerkük. 1517-1918 tarihleri arasında Türk İmparatorluğu hakimiyetinde yaşayan Kerkük'ün kaderi 1918 tarihi ile değişmeye başladı. Nüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Kerkük'te 1918 sonrası bilinçli bir şekilde Kürtleşme ve Araplaşma politikaları ile kentin sosyal dokusu değiştirildi.
Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan bölge, petrol açısından oldukça zengindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni parçalanma noktasına getiren Şeyh Sait ayaklanması sonrası 1926 yılında Birleşik Krallık ile Ankara Antlaşması yapıldı ve Kerkük, İngiliz himayesine bırakıldı. 1932 yılında kurulan Irak Krallığı döneminde Başbakan Nuri Said yayınladığı bildiride Kerkük şehrinde çoğunluğun Türk olduğu ve bu bölgede Arapça'nın yanında Türkçe'nin de resmi dil kabul edildiği belirtildi.
1958 yılında Irak'ta kraliyet bir darbe ile devrildi ve cumhuriyet yönetimine geçildi. On bir yıl Moskova'da sürgünde bulunan Molla Mustafa Barzani yeni yönetimde yer almak için Irak'a döndü. Barzani'nin gelişi öncesi hareketlenen silahlı Kürt kuvvetleri, Molla Barzani ile birlikte Kerkük'e girdiler. Başka yerlerden bölgeye getirilen Kürtler şehirde slogan atarak Türkleri tahrik ettiler ve çatışmalar için ortam hazırladılar. Kerkük'te Türkçe gazetelerin basımı yasaklandı, gazetelerin başyazarları güneye sürgüne gönderildi. Doktor, öğretmen, işadamı, avukat gibi Türklerin ileri gelenleri tutuklandı. Türklerin evleri, iş yerleri basıldı ve yağmalandı.
Kürtleştirme ve Araplaştırma politikası ile on binlerce insan Kerkük'e yerleştirildi. Kerkük'ü Kürt ve Arap şehri yapmak için çevre illerdeki köyler yıktırılarak özellikle Kürtlerin Kerkük'e göç etmeleri sağlandı. Şehirdeki ilk Kürt semti Şarce bu amaçla inşa edildi.
14 Temmuz 1959'da bölgeye getirilip silahlandırılan Kürtler, Cumhuriyet rejiminin birinci yıldönümünde Kerkük meydanında bulunan Türklere ateş açtılar. 3 gece ve 3 gündüz süren Kerkük katliamı ile Türklere soykırım yapıldı.
Olaylar nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilerek Türkler evlerine hapsedildi. Türk erkekleri kışlaya toplandı ve orada tarandı. Kurulan sözde halk mahkemelerinde Türkler suçlu bulunarak kurşuna dizildi. Sokağa çıkma yasağı ile evlerine hapsedilen Türklerin evlerine baskınlara yapıldı ve Türkler süngü ve dipçikle öldürüldüler. Türk liderleri ailelerinin önünde kurşunlandı ve cesetleri motorlarla sokak sokak gezdirildi. Türkleri elektrik direklerine astılar, bedenlerine işkence yaptılar. (Göz oyma, uzuv kesme).
Irak'ta herkes yaşayabilirdi fakat Türklere yer yoktu.
Türklere uygulanan bu vahşet için bulunan gerekçe; bu bölgedeki Türklerin, Türkiye ile birleşme istekleri idi. Bu gerçek bir sebep miydi?
Kimin umurunda! Öldürmek için bir nedene gerek yoktu. Türk olmak kafi idi.
Birleşmiş bir Arap devleti kurmayı hedefleyen BAAS hareketi 1968 yılında darbe yaparak cumhuriyet yönetimini askıya aldı. 1978 Irak Anayasası'nda Irak’ı oluşturan unsurların Araplar ve Kürtler olduğu belirtiliyordu. Ya Türkler! Onlar hiç var olmamışlardı.
1979 yılında Arap Milliyetçisi Saddam’ Hüseyin'in iktidara gelmesi ile Türklere yönelik baskı ve şiddet arttı. Türkçe konuşan Irak Türklerine işkenceler yapıldı, Türkçe olan yerleşim yerlerinin isimleri değiştirildi, Kerkük adı Arapça “Al-Tamim” oldu.
Saddam Hüseyin, 1980 yılında Irak-İran Savaşı'nın başlamasını Türk varlığını azaltmak için bir bahane olarak kullandı. Türkleri savaşın ön saflarına sürdü, Türk aydınlarını idam ettirdi. Türklerin gayrimenkul satın almasını engelledi ve Türklere ait iş yerlerinde Arap ortak bulunması koşulunu getirdi. Kerkük’e yerleşen Araplara karşılıksız arsa ve para yardımı yapılarak Arapların bölgeye göçünü teşvik etti.
Arap Milliyetçisi Saddam Hüseyin her durumu Türkleri yok etmek için kullanıyordu. 1991 yılında Saddam Hüseyin, özerk bir yapı kurmaya çalışan Kürtleri görmezden gelirken gücünü göstermek için günahsız binlerce Türk’ü Altınköprü'de katletmişti.
1996 yılında Saddam Hüseyin ile iş birliği yapan Barzani Türk aydınlarını tutuklattı. Türk şehri Erbil'de Türklere ait işyerleri ve evler yağmalandı. Türk kenti Erbil, Kürtlerin kontrolüne alındı.
Birinci Körfez Savaşı ile emperyal devletlerin desteğini alan Irak Kürtleri, bir Kürt Devleti kurmak için Kerkük'ün Kürt bölgesinin bir parçası olduğunu iddia ettiler. Onlara göre Kerkük, Irak Kürt Devleti'nin başkenti olmalıydı.
Kerkük konusunda planlarını uygulamak isteyen Kürtler işe bölgenin hakim unsuru olan Türklerden başladılar. Kerkük' teki demografik yapıyı değiştirmek için Türklere baskı ve şiddet uyguladılar, taciz ve tecavüzlerde bulundular. Amaç, gelecekte yapılacak nüfus sayımında üstünlüğü ele geçirmekti. Nüfus avantajı ile Kerkük'ün bir Kürt kenti olduğu iddiası kanıtlanacaktı. Bunun daha önce örnekleri yaşanmıştı, Erbil 1996.
1921,1924,1935,1946,1954, 1958, 1970,1980, 1991, 1996....Türklere yönelik sistemli bir soykırım yapıldı. Sonraki yıllarda da yapıldı ve yapılıyor....
Türk adı, Tanrı tarafından Nuh’un oğlu Türk’ün oğullarına verilmiş bir addı.
Bu adı taşımanın bedelini TÜRKLER ÖLEREK ödediler ve ödemeye devam ediyorlar...