Yaşadığımız topraklar, Anadolu, insanlığın ilk dönemlerinden itibaren önemli bir tarım merkezi olmuştur. Tarım, gelişen koşullara ve değişen zamana göre farklılaşsa da önemini hep korumuştur. Toplumların kalkınması üzerinde oldukça etkili olan tarım, küreselleşme ile birlikte daha da önemli hale gelmiştir. Başlangıçta plansız ve ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak başlayan tarımsal faaliyetler zamanla yerini planlı ve modern tarıma bırakmıştır.


Ülkemizde tarımın pek çok sorunu vardır; sulama suyunun yetersizliği, yanlış arazi kullanımı sonucu erozyon, sektörün yeterli oranda kredilendirilmemesi (finansman), verimlilik ve üretim sorunları, tarımda güncel gelişmelerin takip edilmemesi, üretim planlamasının doğru yapılmaması, çiftçilerin örgütlü olmaması nedeniyle aracılara ürünlerini vermek zorunda bırakılmaları, gübre, tarım ilacı, tohum gibi tarımda kullanılan malzemelerin pahalı olması, arazilerin miras yoluyla küçük parçalara ayrılması, tarımda uzmanlaşmanın olmaması.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Atatürk, tarımın çok önemli olduğunu biliyordu. Atatürk sıcak savaş biter bitmez ekonomik zaferi de kazanmak için İzmir'de İktisat Kongresi toplamıştı. Tam 1135 kişinin katıldığı kongreye çiftçiler de davet edilmişti.
Tarımı çok önemseyen Atatürk şöyle diyordu: "Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu çok önemli işi isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır.”
Kırsal kalkınmanın temellerini 1923'te İzmir İktisat Kongre'sinde atan Atatürk, tarımsal üretimin önündeki engelleri kaldırmak ve üretimi teşvik etmek çok çalışmıştır. Aşar vergisinin kaldırılması, topraksız köylünün toprak sahibi yapılması, köylüye üretim sermayesi verilmesi, kooperatifçiliğin desteklenmesi, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin kurulması, mekanizasyona önem verilerek Zirai Kombinalar oluşturulması, ıslah çalışmaları yapılarak 1926 yılında Hayvan Islah Kanunu'nun çıkarılması, ıslah istasyonları açılması, çiftlikler kurulması (AOÇ), tarım ürünlerine katma değer yaratmak için fabrikalar kurulması, modern eğitim için ziraat okullarının açılması, stratejik ürünlerin yaygınlaştırılması (buğday, şekerpancarı) gibi pek çok gelişme Atatürk'ün isteği ve yönlendirmesi sonucu gerçekleşmiştir.


Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tarımda atılan adımlar ve yapılan hamlelerle birlikte ürün çeşitliliği sağlanmış, dekar başına alınan verim artmış ve ithalatçı tarımsal ürünlerde ihracatçı konuma gelinmiştir. İstiklalini kazanmak amacıyla mücadele veren Türk milleti gıda da dışarıya bağımlı olmamak için mücadele vermek zorunda kalmıştır. Gıda da bağımsızlığı kazanmak kolay olmamıştır.
Atatürk, yoksul bir ülke olan Türkiye'de kalkınmanın yolunun tarımdan geçtiğinin farkındaydı. 1926 yılında yaptığı bir konuşmada "Memleketimizin bir tarım memleketi olduğu ve genişliği göz önüne alınırsa, bizim başlıca kuvvet ve servet dayanağımızın toprak olduğu görünür" diyordu. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin tarımda attığı adımlar sonucunda 1924-1929 yılları arası tarımın GSMH(gayri safi milli hasıla) içindeki payı %45 olmuştur. Aynı dönemde tahılın üretimi %63, şeker pancarının üretim miktarı %2700 artmıştır.


Türkiye’de tarıma yönelik yeterli arazi ve toprak parçası olmasına rağmen, tarımın Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payı yıllar içerisinde düşmüştür. 1970’li yıllarda %36, 1980’li yıllarda %25, 1990’lı yıllarda %16, 2000’li yıllarda ise %13,5 olmuştur.
Tarım sektörü önemli ölçüde işgücü arzı yaratan emek yoğun bir sektörüdür. Ancak yıllar içerisinde tarım sektöründe istihdam edilenlerde bir düşüş olduğu görülmektedir. Türkiye’de tarım sektöründe çalışanların istihdam içerisindeki oranı cumhuriyetin ilk yıllarında %85, 1970’li yıllarda yaklaşık %68, 1980’de %50,6 civarında iken, 1990’da %47, 2000 yılında %36, 2010 yılında %24, 2020 yılında %16,6 seviyesine gerilemiştir.


Tarım sektörü bir taraftan istihdam olanağı yaratıp işsizliği düşürmekte diğer yandan milli gelire ciddi bir katkı sunmaktadır. Ülkemizin kurucusu Atatürk'ün Cumhuriyetin kuruluşu ile yakından meşgul olduğu tarım sektörü, 2024 yılında da gıda enflasyonunun yüksek olması ile gündem olacak. Gıda fiyatları hem üretici hem de tüketici açısından can yakmaya devam edecek.
Sibel Dulum