Suriye Lideri Beşar Esad’ın Suriye halkını kaderine terk edip, iktidarı Heyet Tahrir el-Şam(HTŞ) öncülüğündeki muhalif güçlere bırakmasıyla Suriye Devleti sona erdi. HTŞ, Suriye’de bir türlü otorite kuramadı. Kürtler, Dürziler, Aleviler, Nusayriler beklemede.
Nüfusun büyük çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suriye’nin güneyinde bulunan Süveyda kentinde Dürzi topluluğunun manevi lideri Hikmet el-Hicri ve Dürzi hareketi komutanı Baha Cemal, HTŞ kuvvetlerinin Süveyda kentine girmesine izin vermeyeceklerini, Şam'dan Süveyda'ya vali atanmasını kabul etmeyeceklerini, bir saldırı veya dayatma söz konusu olursa, federal bir sistem talebinde bulunabileceklerini ifade ettiler. Dürziler daha önce de İsrail tarafından ilhak edilmek istediklerini açıklamışlardı.
Mısır’da İslam dini içerisinden çıkan Dürzilik, kaynağını Şia’dan alan mezheplerden farklıdır. Fâtimî Halifesi Hâkim Biemrillah döneminde Hamza b. Ali tarafından ortaya konulan inanç, ilk yıllarında gizli bir şekilde yayılmıştır. Bu inanca göre Fatimi Halifesi, halifeden daha üstündür. Fatimi Halifesi Biemrillah’ın Tanrı olduğuna inanıyorlardı. Bu inanca daha fazla kişinin katılmasını teşvik etmek isteyen Anuş Tegin ed-Derezi’nin(Türk asılı) açık propaganda yapması halkın tepkisine neden olmuştur. Küçük bir grupla Mısır’dan ayrılarak Suriye’ye gelen Derezi, ölümünden sonra “Mürted” olarak ilan edilmiştir. Derezi ile ilişkilendirilen bu inanç “Dürzilik” olarak adlandırılmıştır.
Mısır Fatimi Halifesi Zahir döneminde Dürzîler, inançlarından dolayı Suriye, Lübnan ve İsrail’e göç etmek zorunda kalmışlardır. Güney Lübnan ve Suriye’ye, özellikle Hermon Dağı’nın eteklerine ve Halep’in batısına yerleşmişlerdir. Bu dönemde Dürzi Alimler, Dürzilik inancını açık yaymaktan vazgeçerek, inanca giriş ve çıkışları yasaklamışlardır.
1097 yılında Haçlılar Suriye’ye geldiklerinde Halep’in batısından Şam Ovası’na doğru küçük Dürzi gruplarının yerleşimleri ile karşılaşmışlardır. Haçlı Seferleri sırasında Dürzîlerin Müslümanlara karşı Haçlıları tercih etmesi iki dini topluluk arasında düşmanlığın oluşmasına sebep olmuştur. XIV. ve XV. Yüzyıllarda bölgeyi yöneten Memluklularla zaman içinde iyi münasebetler tesis eden Dürzi liderlerine sahilleri gözetlemek vazifesi verilmiştir. Daha sonra Osmanlı Devleti egemenliğine giren bölgede zaman zaman ayaklanmalar olmuştur. XVII. yüzyılda Canbulatoğlu ayaklanmasıyla Osmanlı Devleti ile Dürziler arasında sıkıntılı bir süreç başlamıştır.
Dürzîler, Lübnan’ın bağımsız olması için Fransa’ya karşı mücadele vermişlerdir. II. Dünya Savaşı sonrası oluşan devlette yer almak için yaptıkları siyasal mücadele sonunda resmî bir mezhep olarak tanınmış ve bakanlar kurulunda sabit iki sandalye kazanmışlardır. Taif Antlaşması ile ülkedeki konumlarını güçlendiren Dürziler, 2005’teki Hariri suikastından sonra, iki büyük ailenin; Arslan ve Canbulat Ailesi liderlerinin farklı taraflara geçmesiyle iki cepheye ayrılmıştır.
Şam ve Süveyda kentinde yaşayan Suriye’deki Dürzi gruplar, Lübnan Dürzîleri ile akrabadır. Fransız manda yönetimi esnasında Dürzi Özerk Devleti kuran Dürziler, bağımsızlık savaşında bir Suriye devletinin kurulmasına destek vermişlerdir. Kurulan devletin Arap milliyetçisi bir tutum takınması nedeniyle yönetime karşı gelmişlerdir. Baas rejimi döneminde Nusayrilerle işbirliği yapmışlardır. 1966 yılındaki darbe girişiminden sonra Dürziler devlet kadrolarında yer alamamışlardır. 2011 yılında başlayan olaylara tarafsız kalmışlardır.
İsrail’de yaşayan Dürziler, Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmesi sırasında ve özellikle 1936 yılı Arap-Yahudi çatışmalarında Yahudilerin yanında çatışmalara katılarak Yahudilere yardım etmişlerdir. İsrail Devleti kurulduktan sonra özel bir konum elde eden İsrail Dürzileri, İsrail Devleti’ne oldukça bağlıdırlar.
Suriye’de yeniden yapım sürecinin nasıl şekilleneceği belirsizliğini koruyor. İsrail’i Suriye üzerinden Irak’a bağlayan Davud Koridoru’nu yaşama geçirmek isteyen İsrail Devleti için Dürziler çok önemlidir.
Sibel DULUM