Mezarların başındaki gözeğe geldiğimizde Çürük'ün altında bir mavzer patladı. Oturup oralara dürbünlemeye çalıştık. Hacı hemen yine espriyi patlattı. Şansı açık adamın bir kere. Tüfeği atan Sülo. Çürük'ün altındaki...
Mezarların başındaki gözeğe geldiğimizde Çürük’ün altında bir mavzer patladı. Oturup oralara dürbünlemeye çalıştık. Hacı hemen yine espriyi patlattı. Şansı açık adamın bir kere. Tüfeği atan Sülo. Çürük’ün altındaki çifte çam torularının altında bir şeylerle uğraşır. İsterseniz bakın. Hacı’nın dediği yeri dikkatle tarayınca gerçekten Sülo’nun oralarda bir şeylerle uğraştığını gördük. Hacı ister misiniz bu Medderelioğlu bir teke daha vursun giderayak akşam benim arkama da bir teke yükletsin. Uyar dedik Ahmet’le biz. Niye buradayız teke avlamak için değimli. Bunları konuşarak şakalaşarak çaya indiğimizde gün bir hayli eğilmiş, akşamdan yanı yaklaşmıştı. Çayda ayaklarımızı suya sokup biraz dinlendirip vakit kaybetmeden devam ettik. Geçtiğimiz yerlerdeki çam ağaçlarının düzgünlüğü ve gençliği dikkat çekiciydi. Buralardan umumiyetle gece gelip geçtiğimizden fazla dikkat etmemiştim. Arkadaşlara her şeyin güzeli olurda ağaçların olmaz mı, şunlara bir bakın sanki ağaçların mankeni gibi duruyorlar. Bu güzellikler gözümüze erken baharda etrafa yayılan bin bir çeşit aromatik kokularda ciğerlerimize ziyafet çekin diyip onlarında etrafa dikkatli bakmalarını istedim. Hacı ben her gün buralardayım ikramım olsun siz buyurun diyince kahkahalarla gülüşerek Sülo’yla buluşacağımız yere geldik. Hava tamamen kararmış olduğundan Sülo’nun koyduğu işareti göremedik. Halbuki Sülo Hacı’nın tahmin ettiği gibi bir teke daha vurmuş, tekenin birini buraya kadar taşımış bize bir işaret koymuş ikinci tekeyi almaya gitmişti.
Bizde bir ateş yakıp rutubetlenen sırtlarımızı ateşte biraz ısıttık. Bir çay demledik. Sülo hala yoktu. Ahmet ile biz yine kötü vesveselere kapılmıştık. Bu adamın bu saate kadar gelmesi gerekirdi fakat yok. Hacı yine sakin sakin gelir diyip kahkahayı basıyordu. Derken dağın sessizliğini bozan bir yak sesi, ayak sesinin geldiği yere doğru döndüğümüzde Sülo’nun zaman zaman yanıp sönen cep fenerinin ışığını gördük. Çok geçmeden Sülo ikinci teke de omzunda yanımıza inip geldi. Haydin dedi, davranın. Öbür teke şu kayanın altında. Ben fazla terliyim onuda alın gidelim. Dediği yerden Hacı da öbür tekeyi yüklendi. Ahmet’le bende tüfekleri ve av torbalarını aldık. Yorgun ayaklarımızı o kapkaranlık gecede sürüye sürüye Hacı’nın evine geldiğimizde vakit çoktan gece yarısını geçmişti. Tekelerin soyma işini bele sabaha bırakıp Hacı’nın yanan sobasının önüne serilip kaldık.
DEVAM EDECEK