Alel usül: Söyle böyle, özenmeden anlamında kullanılmaktadır. Cemil'in kadınına allahaısmarladık diyip aşağı indiğimizde biz uyurken hazırladığı katırı Cemil önüme çekti. Baba dedi yokuşta yorulma. Tekeyi alabilirsek zaten onu...
Alel usül: Söyle böyle, özenmeden anlamında kullanılmaktadır. Cemil’in kadınına allahaısmarladık diyip aşağı indiğimizde biz uyurken hazırladığı katırı Cemil önüme çekti. Baba dedi yokuşta yorulma. Tekeyi alabilirsek zaten onu istediğimiz yere katırla taşıyacağız. Ben tüfeğimi çapraz boynuma geçirip katıra atladım. Hacı’yla Cemil yayan, ben katırda sessizce köyün dik yokuşundan yukarı doğru vurduk. Tekenin yanına geldiğimizde güneş daha olduğumuz yerden kuşbakışı görünen Dim Alacami Köyü’nü yeni alalamaktaydı. Ben katırı bir ağaca bağladım, Cemil elindeki baltayı yere koydu vurduğumuz tekeyi cemile gösterdik. Tekeyi gören cemilin yüz ifadesinden keyfinin kaçtığını fark ettim ama yinede hem kendi ününe gölge düşürmemek için hem de bizi çok sevdiği için büyük bir cesaret gösterdi. Çıkacağım dedi. İlk iş kesip dalladığı bir çam ağacını getirip sarp kayanın dibine yerleştirdik. Dike yakın yerleştirdiğimiz çam ağacının dip kısmını taşlarla tahkim ettikten sonra Cemil ağaçtan tırmanıp belirli bir yüksekliğe ulaştı. Çıkabildiği kadar mesafe kat edebilse tekeye ulaşması kolaylaşacaktı ama tuttuğu bir kaya parçası kopup yuvarlanınca üçümüzün de ümidi kayboldu. Bir baktım o efsane dağcının kesiği çam ağacına basan ayakları titremeye başladı. O duyguyu çok iyi bildiğim için usta dedim bırak dön. Oda zaten benden böyle bir şey söylememi bekliyormuş. Hiçbir söz söylemeden tırmandığı ağaçtan indi. Çaresiz sarp kayanın dibinde önce sol tarafımızı sonra sağ tarafımızı iyice bir daha gözden geçirdik ama bu kayalara tırmanmak imkansız, imkansız. Tüfek attığım yerden tekeye sevgilisine kavuşamamış aşık gibi son bir daha baktım. Cemil’le vedalaştık. Cemil önce baltasını katırının yedeğine astı. Sonra kendi katıra bindi. İniş aşağı ağır ağır katırını sürdü. Hacı’yla bizde hiç konuşmadan Alanya tabiriyle dilimiz ümüğümüze tıkılmış durumda yokuşa sardık. Gırbelen Gözeğine geldiğimizde dürbünle son bir kez daha tekeme baktım. Gözlerimin üstü şakaklarım ağrımaya başladı. Ben dedim gidip yatmak istiyorum. Hacı ver dedi Zaver’i. Ben bir aşağı inip oralara bir şeyler gelip gelmediğini kontrol edeyim. Zaver’i Hacı’ya verdim. Hacı’nın filintasını ben aldım. Semerci’nin manarını buldum. Ateşimi yaktım. Gündüz olmasına rağmen biraz kızıl yeleli atım seyrettim. Kartal Dağı’nda, Çağlayan İn’de bana sana sevgiyi öğretmeye geldim diyen dağkızın sesini duymak istedim. Av torbamda dirsek keyfi kızıl yeleli atı seyrederken biraz çakal uykusu yapmışım. Nereden geldiğini bilemediğim seslerle uyandım. Çardağa çıkıp etrafa bakınca manarın arkasından geçen yolun Alanya tarafında üç kişinin bir Suziki ciple uğraştığını gördüm. Bende çardaktan seslenince oralarda bir insanla karşılaşmayı beklemeyen üç kişiden biri bir adam sesi var diyince öbür ikisi onunla dalga geçiyorlardı. Ne adamı arkadaş. Senin kulağına gaipten sesler geliyor. Bu dağlarda aklını mı yitirdin kendine gel diyorlar.
DEVAM EDECEK