DAVRANIŞ bozuklukları, bireyin bedensel bir nedeni olmadan, özellikle toplumsal uyuma ilişkin davranışlarında baş gösteren düzensizlik ve uyumsuzluk olarak tanımlanır.  En sık görülen davranış bozuklukları; şiddete eğilim, maddi zarar...

DAVRANIŞ

bozuklukları, bireyin bedensel bir nedeni olmadan, özellikle toplumsal uyuma ilişkin davranışlarında baş gösteren düzensizlik ve uyumsuzluk olarak tanımlanır.
En sık görülen davranış bozuklukları; şiddete eğilim, maddi zarar veren hareketler, çok sık yalan söyleme, maddi şeyler çalma gibi davranışlardır. Özelikle ergenlik döneminde artan bu bozuklukların temeli daha küçük yaşlarda atılmaktadır. Bunun tam tersi çevre ile etkileşim sonrasında da meydana çıkma olasılığı her zaman mevcuttur.
Bir davranışa eyleme davranış bozukluğu dememiz için bunun sürekli ve kontrolsüzce olması gerekmektedir. Bunun yanında yapılan eylemlerden pişman olmama ve aşırıya kaçma diğer özelliklerindendir.
Çocukluk döneminde ilgisizlik, ihmal ve istismar, şiddet, taciz vb. gibi olaylar çocukların ilerde davranış bozukluğu gösterme ihtimalini arttıran risk faktörleridir.
Kendini ifade etmeyi bilmeyen ve problem çözme yolunda şiddet, alkol vb. gibi uyaranlara başvuran ebeveynlerden model olma yoluyla çocuk bir takım yanlış davranış örüntüleri öğrenir.
Yaşı ilerleyen çocuk aslında aile üyeleri gibi davranmaktadır ve problemlerini o şekilde çözmektedir. Bunu çoğu aile görmez ve ya görmek istemeyip inkar mekanizmasına başvururlar.
Yaşamış olunan olumsuz duyguları bastırmaya çalışmak ve zamanında yaşamamak ilerde farklı şekilde ortaya çıkarak önce kişinin kendisini daha sonra da çevresini olumsuz etkilemeye başlar.
Başkasının haklarını isteyerek ve bilerek yok saymak ve bu bağlamda karşıdaki kişiye psikolojik ve ya fiziksel şiddet göstermek davranış bozukluğunun göstergelerindendir.
Özellikle hayvanlara eziyet etmek ve işkence uygulamak ciddi şekilde tedavi edilmesi gereken bozukluklardandır. Katillerin hayat hikayeleri ile ilgili yapılan araştırmalarda başkasını öldürmeden önce bir çoğunun hayvan öldürdüğü tespit edilmiştir.
Bastırılmayan ve yaşanmayan her duygu ve düşünce bu şekilde ortaya çıkmakta ve topluma zarar vermektedir.
Davranış bozukluğunu önlemede en önemli etken ailedir.
Aile içi iletişim, problem çözme yolları, empati, sorumluluk vb. gibi etkenlerin ev içerisinde nasıl aktarıldığı ve uygulandığı çocuğun davranış problemi gösterip göstermemesinde önemli rol oynar.
Çocukların ayrı ayrı belirlenen gelişim dönemleri ve bu dönemlerdeki özelliklerini bilmek ve ona göre davranmak gerekmektedir.
Çocuktur anlamaz, etkilenmemiş gibi gözüküyor, gülüp geçiyor vb. ifadelerden kaçınmalı ve gerçek anlamda özen göstermeliyiz.
Davranış bozukluğu tedavisinde mutlaka profesyonel destek alınmalı ve çocuğun ve ya kişinin her aşaması dikkatle incelenmelidir.
Mutlu çocuklar, mutlu yarınlar…