Çocukluk yılları insan hayatının en hızlı gelişim yıllarıdır. Çocuk dışarıdan gelen her şeyi daha 0-3 yaş arasında almaya ve tamamlamaya başlar.

Çocuk bu ne anlar gibi düşünce tarzları gerçekçi değildir.

Kişilik oluşumunda ve ilerleyen sosyal, eğitim, iş, özel hayatta oldukça önemli olan çocukluk yıllarında birçok unsurun temeli atılır.

Kaygı iç ve dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da kişi tarafından tehlikeli olarak algılanan bir durum karşısında yaşanan bir duygudur.

 Korku ile kaygı farklı şeylerdir. Korkuda tanımlanabilen, gerçek bir tehlike unsuru vardır. Örneğin bize doğru hızla koşan bir köpekten korkmak korkudur. Kaygı ise ortada bir nesne ya da gerçeklik olmamasına rağmen kişinin olabileceğini düşündüğü tehlikelere karşı verdiği tepkilerdir. Örneğin sınavda ne yaparsa yapsın başarısız olacağını düşünen bir çocuğun sınav anında ellerinin titremesi kaygıdır. Korku daha kısa süreli olurken, kaygı uzun sürelidir ve bireyin hayatını olumsuz yönde etkileyebilir.

Kaygı duygusu anne-babasının, öğretmenlerinin ve arkadaşlarının davranışlarına göre artar veya azalır.

Kaygı çok geniş yelpazeye sahip kolları olan ve ilerlediği zaman patolojik olarak çocuğun ve ya bireyin ve yaşamın farklı alanlarını etkilemektedir.

Bugün bahsedeceğim kaygı ise okul-sınav kaygısı ve neler yapabileceğimiz üzerine olacaktır.

Bir çocuk normalden fazla kaygılı ise araştırmalara göre ailelerin ciddi bir bölümünde anne babaların da bu sınava yönelik yoğun kaygısının olduğu görülmektedir.

Her aile birçok farklı sebeple çocuğunun iyi yerlerde olmasını, garanti meslek başlığı altında mesleklere sahip olmasını ister.

Bu isteğini gerçekleştirmek için çoğu zaman motive etmeye çalışırken olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalır.

 Bu noktada ailenin kendine sorması gereken en önemli soru; bugüne kadar söylediğim sözler, davranışlar etkili oldu mu?

 Hep aynı şeyleri dememe rağmen neden sonuç değişmiyor?

Aileler kendi davranışlarına karşılık bir farkındalık oluşturmalıdır. Çocukların sınav kaygısından önce anne babaların sınav kaygısı üzerine çalışıldığında doğrudan çocuğun da sınav kaygısının düşmeye başlandığı gözlenmektedir.

Öyleyse aileler kendi kaygılarını fark etmeli ve mutlaka başa çıkmak için yardım almalılar.

Ağızdan çıkan sözler ile yapılan eylemler farklı ise bu durumda çocukta kaygıya sebep olur. Hiçbir şey senin sağlığından önemli değil diyen anne-baba her fırsatta çocuğa karşı baskı altında olduğu zaman çocuklar söylenen sözlere değil yapılan davranışlara inanmaya başlar.

Çocuğun ne olursa olsun sınava yönelik çabalarını MUTLAKA takdir edin. Ona “sen zaten çok akıllısın, zekisin” demek yerine “ne kadar çok çalıştığını görüyorum, çabanın sonucunu alacağına inanıyorum” gibi yapıcı, destekleyici sözlerle onu teşvik edin.

Ailenin ve çocuğun odak noktası sorunun ne olduğundan ziyade sorunu nasıl çözebileceği üzerine olmalıdır.

Çocuğunuz sizden yardım istiyor ya da zorlandığı konu ile başa çıkamıyorsa isteyeceği son şey sorunun üzerine konuşarak daha fazla zaman harcamaktır.

Beklediği ve ihtiyaç duyduğu bu sorunla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmektir. Örneğin; “yeterince verimli ders çalışamıyorum” diyen bir çocuğa “evet, yeteri kadar çalışmıyorsun, çalıştığın zamanlarda da notlarında artış olmuyor, ben de farkındayım.” gibi sorunu tekrar tekrar yineleyen bir cevap verilmemelidir.

“Bunu fark etmiş olman çok güzel. Nasıl daha verimli çalışabileceğini birlikte araştıralım. Neler yapabileceğinle ilgili bir fikrin var mı? Bizim sana yardımcı olabileceğimiz bir konu var mı? Bu konuda öğretmenine danışmamız faydalı olur mu?” gibi çözüm odaklı bir diyalog kurulmalıdır.

Her çocuğun kapasitesi ile uyumlu bir potansiyeli vardır. Bu potansiyel yeterli çalışma ile daha iyi ortaya çıkartılabilir ya da yetersiz çalışma ile potansiyelinin altında da kalabilir.

Öyleyse çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi onun kapasitesi, potansiyeli, içinde bulunduğu koşullar, okulunun eğitim kalitesi, aile içi ilişkileriniz gibi başarısını etkileyecek faktörleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmelisiniz. Potansiyelinin üzerinde bir beklentiye girmeniz çocuğunuzun sınav kaygısı yaşama olasılığını artıracaktır.

Akranlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslanmak çocukların ciddi performans kaygısı duymasına neden olabilmekte ve ailenin sevgisini kazanmak için başkaları gibi başarılı olmak zorunluluğu hissettirmektedir. Kıyaslanan çocuklarda zamanla özsaygı düşmekte ve kaygı düzeyleri yükselerek anksiyete bozukluğuna kadar gidebilmektedir. Sınav kaygısı yaşatmamak için kıyaslamalardan uzak durulmalıdır.

Çocuğunuz bir sınavdan başarısız olduğunda bunu büyük övgüler ve kutlamalarla taçlandırıp, başarısız olduğunda büyük üzüntü duyuyor ya da sitem ediyorsanız çocuklarınız için size sınav sonuçlarını getirmek çok daha zor hale gelebilir ve sınav kaygısı da körüklenir.

 “Başarılı olmayı istediğini ve bu sonuç için şu an üzüldüğünü biliyorum. Ancak bazen başarılı olabilmek için başarısız olmayı da bilmek gerekir. Nerelerde hata yaptığına bakıp eksiklerini tamamlarsan bir sonraki sınava daha iyi hazır olacaksın” denilebilir.

 Burada anne baba kendi üzüntüsünden değil çocuğun neler hissettiğini anlayabildiğinden bahsetmiş ve ona çözüm önerileri sunmuştur. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu da ailesini üzmek değil, başa çıkamadığı bir zorluğun nasıl üzerinden gelebileceğini öğrenmektir.

Bu yolun sonunda başarılı olmak kadar başarısız olmak da vardır. Unutulmamalı ki ülkemiz sınav sistemi içerisinde çok başarılı öğrenciler de hayal kırıklığına uğrayabiliyor.

Çocuğunuza sınavda başarısız olursa gideceği liseyi ya da üniversiteyi bir ceza gibi sunmayın. “Başarısız olursan arkadaşların X Lisesine giderken sen Y Lisesine gidersin” demeyin. Çocuğunuz Y Lisesine gitmek durumunda kalırsa, lise eğitimi boyunca okuduğu okulu ceza gibi görecek ve kendini oraya ait hissetmeyecek, utanç duyacaktır.

Çocuğunuzun sınav kaygısı sınavı tamamladığında bitecek ama çocuğunuzla paylaştığınız iyi ya da kötü her tecrübenin ikinizde de anıları kalacak. Sonuç her ne olursa olsun geçen günlerin geri gelmeyeceğini ve keşkeleri telafi etmenin de çok kolay olmadığını bilerek çocuklarınızla geçirdiğiniz her anın keyifli olmasına özen gösterin.

Sizin sevginiz, desteğiniz ve ilginiz olduğu sürece çocuğunuz başarılı olmak için potansiyelini aşmaya ve kendini gerçekleştirmeye çalışacaktır.