Yaşamanın sadece yemek yemek, çalışmak, ev almak, çocuk doğurmak vb. gibi anlamları dışında bir anlamı olduğunu bulmaya çalışan insan zaman zaman belki çok zaman varoluşsal sancılar yaşıyor.

Neyin ona iyi geldiğini bilmesine rağmen, ona kötü gelen her şeye gitme isteğinin temelinde aslında içinde bulunduğumuz durumla yüzleşmekten korkma ya da nasıl yüzleşeceğini bilmeme. Bilme durumundan sonraki hamlede ne yapması gerektiğini kestirememe veya bunun ona çok zor gelmesi.

Hayat birçok insan için hiç bu kadar zor olmamıştı.

Yaşamaya çalışmak başlı başlına bir savaş haline dönüştü. Savaşıyoruz ama sanki hep yanlış yerde kendimizle savaşmışız ve elimizde bir şey kalmamış gibi hissediyoruz.

LEVENT YÜKSEL’İN DEDİĞİ GİBİ HEPİMİZ ‘SANA SÖZ YİNE BAHARLAR GELECEK’ umuduna ihtiyacımız var.

Yaşam boyu umut dolu olmaya çalışırken birçok insan gibi son günlerde hayata dair umudumu kaybediyorum.

Her şeye rağmen mücadele etme becerimizi kaybetmemek için kendimiz için buna devam etmek zorundayız.

Bir kere geldik bir kere indik o trenden ve yolculuğumuz başladı.

Ya hayatımız gerçekten mutluluğu tatmadan biterse en büyük haksızlığı kendimize yapmış olmayacak mıyız?

Üzüntümüz çoğu zaman işe yaramıyor. O yüzden üzüntümüz ve umutsuzluğumuzdan bile bir anlam bulmalı ve hayatımıza anlam katan bir şeyler yapmalıyız. Hepimiz.

Çünkü insan kalbi durduğunda değil, umudu bittiğinde ölür aslında.

O yüzden umut vermeli, umut kırmamalıyız.

Bilmiyorum ama yine de söz vermek istiyorum.

Size söz yine baharlar gelecek.