TARİHİN en şanlı sayfalarından birine tanıklık ettiğimiz, dört günün döküldüğü 26 Ağustos sabahı... Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emriyle şahlanan bir milletin hikayesidir bu.
Ancak bu Büyük Taarruz, sadece cephede verilen bir savaş değil, aynı zamanda onur, vefa ve kahramanlık yeminlerinin de sınavıydı.
Öyle ki, bu yeminlerden biri, bir komutanın adını tarihe altın harflerle yazdırmakla kalmadı, Mustafa Kemal Atatürk'ün dehasını ve insanlığını bir kez daha gözler önüne serdi. O komutan, Albay Reşat Çiğiltepe'den başkası değildi.
Büyük Taarruz'un en kritik noktalarından biri olan Çiğiltepe, stratejik konumu nedeniyle mutlaka ele geçirilmesi gereken bir mevziydi. Bu görevin sorumluluğu, Reşat Bey'in komutasındaki 57. Tümen'e verilmişti. Ancak Yunan birliklerinin direnci, beklenenden çok daha şiddetliydi. Çatışmalar saatlerce sürdü. Reşat Bey, Başkomutan'a verdiği raporda "Yarım saat sonra hedefe ulaşmış olurum" sözünü vermişti. Ancak yarım saat geçti, ardından bir saat...
Çiğiltepe hala alınamamıştı.
Bir komutan için verdiği sözü tutamamak, vatanın kaderini etkileyecek bir başarısızlık olarak kabul edilirdi.
Reşat Bey için ise bu durum, katlanılmaz bir utançtı. Silah arkadaşlarına Çiğiltepe'yi alamadıkları için Başkomutan'ın önünde verdiği sözü tutamadığını söyledi ve "Artık yaşamamın bir anlamı kalmadı" diyerek kendini vatan toprağına, o tepeye adadı.
Bir anlık sessizlik, ardından gelen bir silah sesi... Reşat Bey, yemininin bedelini hayatıyla ödemişti.
Bu trajik haberi alan Mustafa Kemal Paşa'nın tepkisi ise bir liderin büyüklüğünü ve insanlığını bir kez daha kanıtladı. Başkomutan, bu acı haberi aldıktan sonra gözleri dolarak şöyle demiştir: "Reşat Bey'in vefası ve sadakati, hepimize ders olsun." O, bir komutanın yenilgiye değil, onuruna teslim olduğunu görmüştü. Paşa, Reşat Bey'in fedakarlığını onore etmek için o tepenin adını Çiğiltepe olarak değiştirme emrini verdi.
Reşat Bey'in bu destansı davranışı, Büyük Taarruz'un ruhunu yansıtan bir onur ve cesaret dersiydi.
O, sadece bir tepeyi ele geçirmek için değil, bir millete verilen sözün, bir komutana duyulan güvenin ve bağımsızlık aşkının ne kadar yüce olduğunu göstermişti.
Reşat Bey, askeri dehasıyla değil, yurduna olan bağlılığı ve onuruyla adını tarihe kazımış, isimsiz kahramanlar kervanına katılmıştır.
30 Ağustos Zafer Bayramı, işte bu yeminlerin ve bu fedakarlıkların zaferidir. Cephede can veren isimsiz erlerden, canıyla yeminini onurlandıran komutanlara, Mustafa Kemal Atatürk gibi dahi bir lidere kadar...
Her biri, bir ulusun yeniden doğuşunda pay sahibi olmuş, bu vatanın bağımsızlık türküsünü birlikte bestelemiştir. Onların anısı, bu topraklar var oldukça, minnet ve saygıyla yaşayacaktır.
Zafer Bayramı’mız Kutlu Olsun
Esen kalın…