19 MAYIS'I günümüz koşullarıyla şu şekilde değerlendirelim. Önce çevremizde olup biten gelişmeleri kısaca hatırlayalım: - Türkiye öncelikle 'Zeytin Dalı Harekâtı'nı” gerçekleştirdi. Böylece ABD'nin 'Kürt...

19 MAYIS'I

günümüz koşullarıyla şu şekilde değerlendirelim.
Önce çevremizde olup biten gelişmeleri kısaca hatırlayalım:
- Türkiye öncelikle “Zeytin Dalı Harekâtı’nı” gerçekleştirdi. Böylece ABD’nin “Kürt Koridoru” hayaline ölümcül bir darbe vurulmuş oldu. Buna karşılık ABD, Fırat’ın doğusundaki PKK varlığını, Türkiye’ye karşı her yolla (para, silah, asker) destekleyeceğini bir kez daha ilan etti.
- 28 Mart-5 Nisan 2018 tarihleri arasında Akdeniz’de ABD, İsrail ve Yunanistan’ın katıldığı ortak askeri tatbikat yapıldı. Tatbikatın hedefi Türkiye… Bu tatbikatın kısa vadeli amacı, Doğu Akdeniz’deki büyük gaz rezervlerini Türkiye’yi devre dışı bırakarak değerlendirmek…
- Türkiye’ye yönelik askeri tehdidin gündeme getirildiği günlerde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum kesimi ile adadaki Türk Askeri varlığının indirimi ve toprak tavizi konularını içeren görüşmelere başlanılması teklifini yaptı.
- ABD, tek taraflı olarak İran ile varılan nükleer anlaşmadan çekildiğini ve İran’a karşı ağırlaştırılmış bir ambargo uygulayacağını ilan etti ve ambargo kararına uymayan ülkelere karşı da benzer ağır yaptırımlar uygulayacağını açıkladı. Hedef gene öncelikle Türkiye!...
- İsrail, Suriye’deki çeşitli hedefleri füzelerle vurdu… İsrailli yetkililer ısrarla Suriye ve İran’a yönelik savaş tehditlerini sürdürdüler…
EN ÖNEMLİ SORUN
Bütün bu gelişmeler, ülkemizin bir ateş çemberinin içinde olduğunu gösteriyor.
Evet, bütün herkes Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizine doğru yol aldığımız konusunda hem fikir….
Bu düşünce gerçek olmasına rağmen, yukarıda saydığımız olguların da gösterdiği gibi, Türkiye’nin hâlâ en önemli sorunu, güvenlik ve toprak bütünlüğüdür.
Kısacası Türkiye’nin güvenlik ve beka sorunlarına ilişkin konularda güven verici bir politikasının olmadığını her gelişmeyle birlikte bir kez daha görmekteyiz..
SİSTEMİN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ
Manzara şudur:
Kendine "Millet" adını uygun gören muhalefet, Türkiye’ye yönelen tehditler karşısında tam bir sessizlik içindedir.
Hatta söz konusu “muhalefet’in beşinci ortağı konumunda olan HDP’nin “millet” ittifakındaki gizli konumuna bakarsak, hepsinin birden ABD ve İsrail’in birlikte sağlayacağı destek ile iktidar olma peşinde olduklarını söyleyebiliriz.
AKP ise bir yanda Rusya ve İran ile el sıkışırken, diğer yandan Esad düşmanlığında ısrar etmekte, Suriye’yi vuran ABD füzelerini alkışlamakta, Akdeniz’den gelen tehdidi görmezlikten gelmekte, Kıbrıs’tan vazgeçme anlamına gelen adımlar konusunda sessizliğini sürdürmektedir.
AKP, bu politikasıyla Milletimize de Türkiye’nin dostlarına da güven vermemektedir.
Onun için iktidarı ve muhalefeti ile mevcut sistemin, Türkiye’nin en önemli sorunu konusunda çözümsüz ve çaresiz olduğunu söyleyebiliriz.
Onun için iktidarı ve muhalefeti ile sistem içi seçeneklerin çözüm olmak bir yana, sorunun bir parçası haline geldikleri, önemli bir gerçek olarak Türkiye’nin önündedir.
TEK SEÇENEK DOĞU PERİNÇEK
İşte bu aşamada Cumhurbaşkanlığı adaylarından sadece Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, söz konusu gelişmeler ile ilgili olarak net bir tavır ortaya koydu.
Perinçek, ilk günden ABD’nin İran ambargosuna tavır aldı.
İsrail’in Suriye’ye füze saldırısını protesto etti. Suriye Hükümeti ve halkıyla dayanışma içinde olduğunu ilan etti.
ABD-İsrail ve Yunanistan Tatbikatının Türkiye’yi hedef aldığını tespit etti, hükümeti bu konuda tavır almaya davet etti.
Mustafa Akıncı’nın başlattığı yeni girişimin, Kıbrıs’ı peşkeş çekmek anlamına geldiğini belirtti ve tavrını net olarak ortaya koydu.
Her şeyi bir yana bırakalım işte sadece bu tavrından dolayı Doğu Perinçek, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yönetecek tek Cumhurbaşkanı adayıdır.
Seçime doğru giderken devleti yönetmeye aday olanlardan öncelikle ülkenin toprak bütünlüğüne, varlığına ve güvenliğine yönelik tehditler konusundaki görüşlerini açıklamaları beklenir.
Bu açıdan adayların tutumuna baktığımızda ibret verici bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Tüm bu anlattıklarımızın ışığında 19 Mayıs 1919 şartlarının günümüzde de geçerli olduğunu sizlerin değerlendirmesine sunuyoruz. Zira emperyalist planlar 1919'da neyse 2018'de de aynı şekilde devam etmektedir.