YEREL seçim yaklaşırken, bölgemizde gözden kaçırılmaya çalışılan kentsel dönüşüm sorununa ışık tutmak istedik. DENGESİZLİKLERİN ÇÖZÜMÜ Ülkemizdeki emperyalist-kapitalist bütünleşme süreçleri, başta büyük merkezlerde yığılma...
YEREL
seçim yaklaşırken, bölgemizde gözden kaçırılmaya çalışılan kentsel dönüşüm sorununa ışık tutmak istedik.
DENGESİZLİKLERİN ÇÖZÜMÜ
Ülkemizdeki emperyalist-kapitalist bütünleşme süreçleri, başta büyük merkezlerde yığılma ekonomilerini güçlendirirken bölgesel dengesizlikleri artırmıştır. Ülkemizin kentleşmesi, ciddi bölgesel, bölgelerarası ve bölgeler içinde dengesizlikler sorunu ile nitelenmektedir. Kuşkusuz bu sorun ve sorunun yerel yönetimler açısından yarattığı sorunları belediyeler düzeyinde çözme olanağı bulunmamaktadır. Bu dengesizliklerin ortadan kaldırılması Milli Hükümetin alanına girmektedir. Bölgesel dengesizlikler ve kentlerin denetlenemez biçimde büyümeleri sorunu ancak ve ancak Millî Hükümetin kamucu uygulamaları ve Merkezi Planlama müdahaleleri ile giderilecektir.
KENTLERİMİZİN BÜYÜME HASTALIĞI
Kentimiz, 1980’li yıllarla başlayarak küresel sermayenin kapitalist bütünleşme merkezine dönüşmüştür. Korunması gereken doğal ve tarihi çevreye karşın sınırsız biçimde büyümekte ve sürekli büyütülmek istenmektedir. Bu büyümenin insan ve toplum yaşamı açısından hiç bir akılcılığı bulunmamaktadır.
KENTSEL RANTLARIN İDEOLOJİSİ
Bu piyasa sisteminin yarattığı bu kentleşme modeli olarak başta bölgemiz olmak üzere, gereğinden fazla alanın imar planları ile gelişmeye açılması sorununu karşımıza çıkarmıştır. Kentlerin gelişmesine, halkın ve toplumun genel yararlarını gözeten bir planlama ve politika değil kentsel rantların üretimine dayanan bir iktisadi ideoloji yön vermektedir. İnşaat sektöründe ulaşılan gelişme ve sermaye birikimi koşulları, ne pahasına olursa olsun yapılı çevre üretiminin ardındaki itici gücü oluşturmaktadır. Sermayenin üretken alanlardan çekilip gayrimenkul ve yapılı çevre üretim alanlarına ilgi duyması, günümüz kapitalizmini niteleyen özelliklerden biridir. O nedenle, inşaat sektöründe, birikim koşullarının sürdürülmesi açısından, siyasi iktidarın gündemini oluşturan “kentsel dönüşüm” uygulamaları can simidi olmaktadır.
Gereğinden fazla yaratılan imarlı alan, yapılı çevreye yönelen sermaye açısından hızlı yatırım olanakları sunmakta, kısa erimde çok çekici gelmektedir. Ancak kentsel gelişmenin denetimsiz biçimde saçılması uzun erimde yatırımcılar açısından da belirsizlikler yaratmaktadır. Bu şekilde, toplumsal olarak akılcı olmayan bir gelecek inşa edilmektedir.
KRİZİ BESLEYEN KENT RANTLARI
Üretimden kopan ve sürekli biçimde yapılı çevre üretilmesi yoluyla kentsel rantların ele geçirilmesine dayalı bir ekonomi, kendi içinde kriz koşullarını da barındırmaktadır. Yabancılara mülk satışı, emlak sektöründe yatırım yapan uluslararası sermayenin hareketleri, alışveriş merkezleri vb şekillerde yatırımlar aracılığı ile ülkeye giren sermaye ve vurguna yönelik para hareketleri bu kentsel rantları beslemektedir. Buna karşın, uluslararası kriz etkenleri ve siyasi koşullara bağlı olarak bu kaynağın bir anda kesilmesi olasıdır. Bu durumun, kamu yönetimi alanında ciddi bir belirsizlik ortamı yaratacağı açıktır. O nedenle, Millî Hükümet Programı açısından, bu parçalanmış kamu yönetim sisteminin, bir yandan bölgesel kalkınma sorunları, diğer yandan doğal ve tarihi çevrenin korunması sorunlarının ışığı altında yeniden inşa edilmesi can alıcı öneme sahiptir.
ÇILGIN PROJELER
Eşitsiz gelişmenin ve değer aktarımının, büyük kentlerde yarattığı rantların önemli paydaşı, bu kentlerde emlâk piyasasına girmiş olan uluslararası sermaye kuruluşlarıdır. Siyasî iktidar, iktisadî ve siyasî bir kriz beklentisi nedeniyle, emlak piyasalarını ve iktidarı ayakta tutabilmek için olağanüstü dönemlere özgü yasa düzenleme araçlarına ve “çılgın projelere” sarılmaktadır.
Sermayenin yapılı çevre üretiminde, önündeki engellerinin ortadan kaldırılması, kentsel piyasaların işleyişinde engel görülen düzenlemelerin kaldırılması, Özal Dönemi ile başlayan sürecin devamıdır. Bu dönemde, Dünya Bankası’nın Türkiye’de kentsel alanlara ilişkin öngörülerinden biri de, piyasada pazarlanabilir imarlı arsa üretiminin hızlandırılması ve emlâk piyasalarının önünde engel olarak görülen kimi “koruma” vb sınırlamaların, bölgeleme kural ve koşullarının kaldırılmasıdır. Koruma kararlarının yarattığı baskıların kaldırılması, sermaye dolaşımını engellerden kurtarmak, uluslararası ağların parçası olan emlak piyasasına yeni yatırım alanları yaratmak, üretimden kopmuş ve kamusal bir değer üretmeyen toplumsal sistemin geldiği en son noktadır. Bu siyasal tavır ülkeyi bugün iflasa sürüklemektedir.
YEREL ÖZERKLİK SİYASETLERİ
Konunun ülke düzeyindeki siyasi tartışmalar ile ilişkili bir yanı da, gerek kentsel gerekse bölgesel düzeyde uluslararası sermaye hareketlerine açık kapı siyasetleri, feodal ve yarı-feodal yapıları gizleyen etnik temelli yerel özerklik siyasetleri ve yerel yönetim reformları ile iç içe geçen ve bölgesel eşitsiz gelişmeyi yaratan iki önemli siyaset ayağıdır. Bunlar, büyük kentlerdeki yığılmayı ve bu kentlerdeki kentsel arsa üzerindeki spekülatif gelişmeyi desteklemektedir.
BÖLGESEL EŞİTSİZLİKLER
1980 sonrasında kesintisizce izlenen yeni liberal siyasetlerin sonuçları olarak ciddi bir bölgesel eşitsizlik sorunu ile karşı karşıyayız. Kaybeden kentler ve illere karşılık bütün afet risklerine, çok değerli korunacak doğa ve kültür değerlerine karşın kentlerimiz giderek daha fazla azmanlaşmaktadır. Kentlerimizin azmanlaşmasından çıkar umulmaktadır. İktisadi denetimi güçlendirilen kentte, halk kentsel dönüşüm uygulamaları ile kentlerden ve kentsel merkezlerden sürülmektedir. Kentsel rantların ve sermaye yoğunlaşmasının en uç noktaya vardığı yerlerde“kentsel dönüşüm” adı altında “yerinden edilme” uygulamalarının, yoksul kesimlerin kentlerden her anlamda kopuk konut alanlarına süpürülmelerinin iktisadi, siyasi ve ideolojik nedenleri üzerinde durulmalıdır. Bu, emeğin yaşam çevrelerinde ve uzun konut-çalışma yeri gidiş gelişlerinde sarf edilen zaman ve para açısından da sömürüsüdür.
İrdelemeye çalıştığımız bu durumu ilginize sunuyoruz. Önümüzdeki dönemde bunun değişmesi elimizde.