Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlamaya hazırlanıyoruz. Ama hala cumhuriyet ile saltanat arasına sıkışmış durumdayız.

Türklerde siyasi yapılanma değişik biçimler içermektedir. Farklı coğrafyalarda değişik uygarlıklarla ilişki kurulması beraberinde yönetim adına değişik  yönetim şekillerinin de yaratılmasını zorunlu kılmıştır.

 

Tarih boyunca Türkler sadece bir bölgede var olmadılar, dünyanın değişik coğrafyalarında da devletler kurdular, Mısır, Macaristan gibi. Farklı milletlerden oluşan toplumları yönetmek  sadece askeri güç ve baskı ile başarılabilecek bir durum değildir. Toplulukları yönetmek nitelikli bir birikim gerektirir. İşte Türkler bunu tarih boyunca yapabilmiş nadir milletlerden biridir.

 

 Türkler  farklı toplulukları  bir araya getirip yönetirken bunu  Batılılar gibi köleci düzen ile değil katılımcı bir yaklaşım ile yaptılar. Türkler tarihin hiçbir döneminde Batı toplumları gibi bir köleci düzen kurmadılar. Tarihin sahnesine çıktıkları ilk günden beri  Türkler, kurdukları devlette toplumun tamamını temsil eden katılımcı ve özgürlükçü bir yaklaşım benimsediler.

 

Türk tarihi incelendiği zaman Türkler tarafından  oluşturulan  devletlerden  hiçbiri sınıf esasına dayalı olmamıştır. İnsanı merkeze koyarak devlet kuran Türkler sınıfsız bir toplum tesis etmişlerdir. Hakimiyetleri altında bulunan topluluklara kendilerine ifade etme ve kendilerini gerçekleştirme imkanı tanımışlardır. Bu özgürlük Türk devletlerinin yıkılmasına neden olsa da bunu yapmaktan sakınmamışlardır.

 

Atatürk "Türklerin ruhen demokrat doğmuş bir millet  olduğuna, hatta dünya üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan  milletler arasında  ruhen demokrat olan tek millet olduğuna inanıyorum." demiştir. Türk tarihinde halkına yabancılaşan, halkını yönetimin dışına iten, halka tepeden bakan, halkın canını, malını, kanını kendi krallığı için elzem gören bir yönetim  anlayışı olmamıştır.

 

Türk Kağanı Bilge Kağan Orhun Yazıtları'nda "Milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım... Ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak milleti giyimli, yoksul milleti zengin kıldım, az milleti çok kıldım."  demiştir. Türk devletlerinde yöneticinin, kağanın,  görevi halkına hizmet etmektir. Göktürk Devleti'nin güçlü veziri Tonyukuk "Gece uyumadan gündüz oturmadan, kızıl kanımı akıtarak, kara terimi dökerek devletime, kağanıma hizmet ettim.” Türklerde milletin görevi kağana bakmak değil, aksine kağanın görevi milleti korumak ve yüceltmekti.

 

Türklerin devlet anlayışında tam bağımsızlık vardır. 29 Ekim 1923'te   Türkiye Cumhuriyeti  Devleti tam bağımsızlık esası üzerine kurulmuştur.  "Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir." sözüyle Atatürk tarihimizle, köklerimizle bağlantıyı Cumhuriyetle yapmıştır.

 

Egemenliği saraydan alarak halka veren cumhuriyetin çıkış noktası Türklerin tarihidir. Atatürk'ün kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nde egemenliğin sahibi halkın kendisidir. Bugün büyük bir coşku ile kutladığımız Cumhuriyet "Atatürk'ün kurduğu ve bizlere emanet ettiği Cumhuriyet" olmaktan uzaklaştı. Türk Cumhuriyeti'nin en önemli özelliği mutlak egemenliğin halka ait olması ve  ekonomik alanda  tam bağımsızlık ilkesidir.

 

Günümüzdeki uygulamalara bakıldığı zaman Cumhuriyetin özünden uzaklaştığımız görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet bu topraklarda var olabilmesi  için bilinçlenme ve üretme zamanı...