Biz, bırakın geçmiş tarihimizi, yakın tarihimizi bile doğru dürüst ele almıyor, gerçeklerle ilgisi olmayan hamasetle süslüyoruz. Bugünü yaşayan, kırk, otuz, yirmi hatta on yıl içindeki gelişmeleri, bu gelişmelerde rol alan aktörlerin...

Biz, bırakın geçmiş tarihimizi, yakın tarihimizi bile doğru dürüst ele almıyor, gerçeklerle ilgisi olmayan hamasetle süslüyoruz. Bugünü yaşayan, kırk, otuz, yirmi hatta on yıl içindeki gelişmeleri, bu gelişmelerde rol alan aktörlerin başarılı ya da başarısızlığı konusunda hepimizin hem fikir olduğu bir kişi ya da siyasi yapı var mı? Herkes, iyiyi, kötüyü, başarılıyı ya da başarısızı kendi meşrebine göre değerlendirme saçmalığı içinde. Objektif olarak gerekçi bir değerlendirme içinde olan kaç kişi var? Tarihimize bir bakalım. Atatürk’ü bir kenara koyup, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Devlet Bahçeli, Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan gibi iktidar koltuğuna oturup ülkeyi belli bir süre yönetmiş kişilerden hangisinin bu ülkeye ve bu ülke insanına başarılı bir biçimde hizmet ettiğini bilen var mı? Bilse bile, farklı siyasi görüşlerde olduğu halde itiraf eden var mı? Çok daha önemlisi, bu isimlerin içinde tabii ki başarısız olanlar da oldu. Bunlardan da söz edilmemesi, hatta bunların liderliğini yaptığı partinin tabanınca da hala baş tacı edilebilmeleri bir başka duyarsızlık gibi geliyor bana! Başarılıyla başarısızı ayırt etmekte ketum davranan siyasi gelenek ve parti fanatizmi ne kadar duyarsız olursa olsun, toplumun duyarlılığı çoğu zaman, belli bir gerçekçilik çizgisinde koşuştururken, en azından sandıkta vefasını gösterebilmekte! Her ülkede ve toplumda egemen güç, tarihi kendi istediği gibi dizayn eder ya da tarihçilere arzu ettiği gibi bir tarih yazdırır. Tarihi doğru dürüst öğrenmemiz de pek mümkün değil. Osmanlı tarihi Osmanlıca ve Arap alfebesiyle yazılı. Arapça ve Osmanlıcayı kaçımız biliyor?. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki romanlar bile, bugün tercüme edilecek kadar bize yabancılaşmış durumda. Hele hele, devrimler sonrasında, devirenler devirdiklerini hep hain olarak ilan ederler. Devrim bir altüst oluş olduğuna göre, üste çıkanlar hep alttakileri ezmişlerdir. Bu devrimlerin temel kuralıdır. 1917 Ekim devriminde Lenin bir kahramandı. Her yerde heykelleri vardı. 1990 yılında ise heykelleri yerle bir edildi. Tarihte hain ilan edilen sonra da kahramanlaşan liderler olduğu gibi, kahraman ilan edildikten sonra hain damgasını yiyenler de olmuştur. Monarşiyle yönetilen ülkelerde bu tür olaylara sık sık rastlıyoruz. Bizde de rahmetli Menderes ve arkadaşları hain ilan edilip asılmışken, bugün onlar için yas tutuyor, mezarlarını anıtlaştırıyoruz.-DEVAMI YARIN-