Dini referans alarak iktidara gelip, birçok konuda ciddi reformlara imza atma becerisini gösterip, ittihatçı ve darbeci militarist geleneği çökerten, bazı alanlarda demokratik açılımlar yapabilmiş, ekonomiyi düzlüğe çıkarıp, özellikle altyapıda...

Dini referans alarak iktidara gelip, birçok konuda ciddi reformlara imza atma becerisini gösterip, ittihatçı ve darbeci militarist geleneği çökerten, bazı alanlarda demokratik açılımlar yapabilmiş, ekonomiyi düzlüğe çıkarıp, özellikle altyapıda büyük bir gelişmeyi başarabilmiş mevcut iktidarın üstyapıdaki zaaflarını tabii ki solun benimsemesi mümkün değil ama, dünlerde üstyapıyla ilgili dayatmalar ve ciddi yaptırımlar varken, bugün üstyapıdaki geri gidiş, demokratik bir ortamda, doğmalara inanan ve dini referans alan unsurlar, ikna yoluyla mistizmi yayma becerisini gösterirlerken sözde solcular, bilimi bile kullanamadığı gibi, materyalist felsefeyi savunmaktan aciz bir şekilde içe kapanmış durumda.
AK Parti’yi türbana sahip çıktığı için en acımasız bir biçimde eleştiren CHP, kara çarşaflı kadınlarımıza parti rozeti takma saçmalığı yerine, AK Parti’nin Muhafazakar Demokrasi sloganına karşı, en azından Çağdaş Demokrasi söylemini sahiplenebilirdi.
Eğer bugün, kendilerini solcu gibi gösteren bazı beyinler, darbecileri savunarak, ordunun siyaset üzerindeki vesayetinin devamını ister bir biçimde tavır sergiliyorlarsa, bunlara solcu demenin mümkün olmayacağını artık herkesin bilmesi ve anlaması gerekir.
Teorik olarak bir devrimcinin demokrat olması tabii ki düşünülemez ama karşı devrimlere dönük de, hazırlıklı ve de tepkili olması gerekir.
Marksist düşünsel açılıma dayalı birçok öğretinin bugün için geçerliliğini yitirdiği gerçeğinden yola çıkarsak, bırakın bir altüst oluş anlamına gelen devrim yaparak proletarya diktatörlüğünü savunmayı, bugünün solu, ittihatçı ve vesayetçi bürokratik oligarşiye karşı çıkarak, öncelikle demokrasiyi sahiplenmek gerekir.
Türkiye hızlı bir biçimde altyapıda büyük başarılara imza atarak, demokratik açılımlar konusunda ciddi arayışlar içine girmişken, üstyapıdaki gerici yayılma giderek hızlanıyor gibi görünse de, bu yayılmanın önemli bir bölümü, biraz göreceli, biraz da, küçük burjuvanın kaypaklığından kaynaklanan, çıkarcılığa dayalı göstermelik olduğu kanısındayım!
Daha önceki bir alıntımızda geçen, “Tarihin itici gücü ekonomik değişmedir. Üretim güçleri, üretim ilişkileri ve biçimi toplumun ne yapması gerektiğini ortaya koyar” sözü önemli. Yani, altyapının üstyapıyı belirlediği tezini dikkate aldığımızda, eğer bu tespit doğruysa, mevcut durumdan kaygı duymaya gerek yok demektir. Zira Türk toplumu giderek ekonomik anlamda güçleniyor.
Sanırım bugünkü üstyapıdaki gerici yöneliş, küçük burjuvazinin moda anlayışı içinde, belli cemaatlerde yer alarak belli mensubiyet duygusu içinde kendini güvende hissetme anlayışından da kaynaklanıyor olabilir!
Burada cemaat derken, salt din temelli cemaatlerden söz etmiyorum. Türkiye’de her anlamda ve her alanda bir cemaatleşmeye gidilmeye başlandı. Kimi solcular da, cemaatler oluşturarak içe kapanma noktasında.
Bugün CHP’ye sol bir parti demek mümkün olmadığı gibi şart da değil!
Sol hem dünyada hem de ülkemizde oradan oraya savrulmuş durumda.
Türk solunda yer almış deneyimli ve birikimli beyinlerin yepyeni bir siyasi yapılanmaya giderek, Avrupa soluna benzer bir çizgiyi benimseyerek, demokrasiyi ve de özgürlükleri savunurken, ekonomik kalkınmayla da ilgili ciddi projeler üretmeleri gerekiyor.
Bu anlamda, ciddi siyasi bir yapılanmaya gitme yerine, sadece AK Parti’yi eleştirmek ve laik cumhuriyet elden gidiyor diyerek bir yere varılamayacağı ortada.
CHP, rahmetli Ecevit’le “Bu düzen değişmelidir” sloganıyla iktidara yürüdü.
Bugünkü CHP, bırakın ciddi projeleri, yeni bir slogan bile üretmekten aciz.
CHP, sürekli koltuk sevdasıyla yanıp tutuşan kadroların, parti içi iktidar kavgasıyla meşgul.
Yeni genel başkan partiyi bir yerlere taşımaya çalışırken, birileri de onun önünü kesme çabası içinde.
CHP 6 oka demokrasiyi yerleştiremediği sürece, totaliter tek parti geleneğini sürdüren, seçkinci, kendilerini elit olarak gören, marjinal bir azınlık partisi olarak kalmaya mahkumdur.