Sayın Mehmet Ali Dim'in, çarşamba günkü köşe yazısının başlığı 'Hüseyin Arıkan” idi. Rahmetliyi ben de iyi tanıdığımı sanırdım. Birkaç defa baş başa sohbetlerimizle birlikte, CHP İlçe Başkanı iken zaman zaman da karşılıklı...
Sayın Mehmet Ali Dim’in, çarşamba günkü köşe yazısının başlığı “Hüseyin Arıkan” idi.Rahmetliyi ben de iyi tanıdığımı sanırdım.Birkaç defa baş başa sohbetlerimizle birlikte, CHP İlçe Başkanı iken zaman zaman da karşılıklı uzun telefon görüşmelerimiz oldu.Rahmetlinin Alanya’ya dönük geçmişteki hizmetlerinin boyutunu sayın Dim’in köşe yazısından öğrenince, rahmetliyi hiç tanımadığımı anladım ve çok üzüldüm.Topluma ciddi katkılarda bulunan insanlara, sağlıklarında gereken değeri vermesek bile, en azından vefatları sonrasında vefa gösterilmesinin ne kadar önemli olduğunu bu köşe yazısının içeriğinden anlamak mümkün.Hayat çok hızlı bir biçimde akıp gidiyor.Akrabalarımızı, yakın dostlarımızı, toplumun önde gelen isimlerini kaybediyoruz.“Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı” dense de, ölüm olmasa ayrılık olur muydu?Demek ki acı olan Allah’ın emri!
Alanya’ya gelip yerleşeli yirmi yılı doldurmak üzereyim.Bir sürü dostumun çocukluklarını ve gençliklerini bilmememe rağmen, olgunluk dönemlerinde birlikte oldum.Rahmetle andığım Arıkan Yılmaz Dim, Müstakbel Dim, Turgut Gökgül (Tenekeci Turgut), ressam Fikret Duraklı, İsa Küçülmez ve daha bir çok isimle olan dostluklarım, sinema şeridi gibi gözümün önünden geçip gidiyor.Bazı özel ve de çok hoş renkli anılar ise, hafızamın bir köşesinde öylece durur, zaman zaman bu anıları yeniden yad ederken, filmi geri sarar, tekrar seyrederim. Tıpkı, albümlerimizde yer alan bazı resimlere bakarak, nasıl iç geçirip belli bir duygu seline kapılarak, hayal aleminin o derinliklerine daldığımız gibi, geçmişi yeniden yaşamaya çalışırız.Rahmetli olan Arıkan Hoca, Müstakbel Dim, Tenekeci Turgut ve Fikret Duraklı ile ilgili anılarımı yeniden Hüseyin Arıkan dostumun vefatı nedeniyle hatırlamanın ne kadar üzücü olduğunu sanırım siz de kabul edersiniz ama hayatın acı gerçeği de işte bu.Ölümlü olmak, ölümlülerin sırası geldikçe peş peşe aramızdan ayrılmaları, en son ayrılanın, geçmişte aramızdan ayrılanları hatırlatmaları, en sonunda da, ayrılma sırasının bize geldiğini anlamamızı hatta hatırlamamızı sağlamıyor mu?Öldükten sonra hatırlanmak, bunun uzun yıllar sürüp gitmesi, tabii ki her fani için mümkün değil.Çoğumuz, dedemizin dedesinin ismini bile bilmezken, tarihe damga vurmuş birçok ismi yad edebiliyor ve bu isimleri ezbere bilebiliyoruz.
Tıpkı Fatih Sultan Mehmet, Atatürk ve diğer Türk büyükleri gibi.Topluma büyük hizmetler vermiş insanların ölümsüzlüğündeki sır, işte burada yatıyor olsa da, yine de gidenler geri gelmiyor