TOPLUM olarak. Şiirsel güzel söylemlerle, soyut içi boş sloganları çok seviyoruz. Bu konunun piri rahmetli Bülent Ecevit'ti. Sakın. Kendisine, özellikle de dünya görüşüne dönük bir tepkim olduğunu sanmayın. Aslında adını dağlara...
TOPLUM
olarak.
Şiirsel güzel söylemlerle, soyut içi boş sloganları çok seviyoruz.
Bu konunun piri rahmetli Bülent Ecevit’ti.
Sakın.
Kendisine, özellikle de dünya görüşüne dönük bir tepkim olduğunu sanmayın.
Aslında adını dağlara taşlara yazan ve yazdıranlardan biriyim.
Ama gel gör ki.
Soyut şiirsel söylemler ve sloganların büyüsüne kapılıp, bir siyasetçinin peşine takılmanın ne kadar yanlış olduğunu, hayatın gerçekleriyle yüzleştikten sonra anlıyorsunuz.
Rahmetli romantikti.
Kibardı.
Kimseye, özellikle de birlikte siyaset yaptığı kişilere hiç güvenmezdi.
Dürüstlüğü göklere çıkarıldı.
Milletvekili maaşı az bir para değildi.
Zaten Rahşan Hanım'dan da başka kimsesi yoktu.
Tarihe geçen ama pratikte geçerliliği olmayan ilginç sloganlarla rahmeti etkili oluyordu!
Hele ses tonu ve şiirsel söylem yeteneği ile meydanları dolduran yığınları coşturdukça coşturuyordu.
“Toprak işleyenin, su kullananındır.”
“Vurguna, soyguna, sömürüye son.”
En ilginci de Avrupa’da Ortak Pazar kurulurken Türkiye davet edildiğinde "Siz ortak, biz pazar mı olacağız?” diyerek bu çağrıyı bir çırpıda elinin tersiyle itmesiydi.
Bunun Türkiye’ye neye mal olduğunu anlayabilmek için, bugün hala AB’nin kapısında beklememizin faturasının hesabını yapmak gerekir.
Bir başka hesap da, 1974 Kıbrıs çıkartması sonrasında, sorunu çözme yerine, çözümsüz bırakılmasının faturasını ise hesap etmenin pek mümkün olmadığı kanısındayım!
11'ler transferi ve rahmetli Şerafettin Elçi’nin Bayındırlık Bakanlığı döneminin çok iyi irdelenmesi gerekir!
Ben o kurumdan emekli olan birisiyim.
İşe alınanların ve ihalelerin kimler olduğunun çok iyi araştırılması gerekir!
- DEVAM EDECEK -