Biz tartışamıyoruz. Kapışıyoruz. Tartışma konusu bulmakta da üzerimize yok. Tıpkı,Temel'le Dursun'un, 'Tilkinin kuyruğu suya teydü mü, teymedü mü?” fıkrası gibi. Bir konuyu tartışmak demek, karşılıklı fikir alış...
Biz
tartışamıyoruz.
Kapışıyoruz.
Tartışma konusu bulmakta da üzerimize yok.
Tıpkı,Temel’le Dursun’un, “Tilkinin kuyruğu suya teydü mü, teymedü mü?” fıkrası gibi.
Bir konuyu tartışmak demek, karşılıklı fikir alış verişinde bulunarak, en doğruyu ve en güzeli bulmaya çalışma anlamına gelir.
Bir nevi, tez ve antitezden senteze gitmek.
Toplum olarak bizim bu zaafımız, doğal olarak siyasetçilerimize de yansıyor.
Onlar da, günler boyu, fındıkkabuğunu doldurmayacak konuları tartışmaya çalışıyorlarmış gibi yapıp, kapışarak gündem oluşturmakla meşguller.
Alanya’da da benzer komikliklerin sergilendiğini söyleyebiliriz.
İki kaymakam arasında bir tercihte bulunacaksın.
Özdemir mi? Tanrıseven mi?
Kimi “Gelen ağam, giden paşam.”
Kimi “Özdemir”, kimi de “Tanrıseven” diyor.
Neye göre?
Her ikisini yakından tanıdıkları ya da Alanya’ya yapıkları yatırımları ve hizmetleri çok iyi bildikleri için mi?
Alakası yok.
Tercih nedeni siyasi.
Özdemir’in tayinini çıkaran AKP olduğu ve Özdemir’in de iktidarı mahkemeye verme cesareti gösterdiği için, muhalefet Özdemirci.
İktidar yanlıları ise doğal olarak Tanrıseven’ci
Erhan Bey’in de bir bildiği olmalı!
Bunun böyle olacağını, yargı yoluyla hükümete posta atmanın sonucunun bu olacağını bilmemesi mümkün mü?
Zenginin malının züğürdün çenesini yorması gibi, siyasetçilerimiz de bu konuyu gündeme taşıyarak, halkın arasında yeni bir kutuplaşma yaratmanın özel çabası içindeler.
Medya olarak biz de ister istemez bu anlamsız tartışmanın bir parçası oluyoruz.
Aslında, bu tür olaylar, salt bugünkü iktidara özgü bir şey de değil.
Ben kendimi bildim bileli, her hükümet, daha doğrusu yerel siyasetçiler, bürokrasiyle oynamayı pek sever.
Ben de, Erhan Bey gibi damdan düşenlerdenim.
Milli Görüş çizgisi beni de iki defa sürgüne postalamıştı!
Aslına bakarsanız, siyasetçilerin bürokrasiyle oynaması ne kadar yanlışsa, bürokratların da, asli görevlerine yoğunlaşma yerine, siyasi tavır içinde olmaları da o kadar yanlış.
Siyaset ayağa düştü.
Geçmişte de çok farklı bir durum yoktu.
Bizde aristokrasi olmadığından olacak, demokrasi kültürünü bir türlü yerleştiremedik.
Mecliste olup bitenlere bir baksanıza!
Meclise bir yasa tasarısı geliyor, komisyonda üyeler tasarıdan çok birbirleriyle tartışıp kapışarak ekranlarda boy gösteriyorlar.
Sonra bu tartışma meclise taşınıyor.
Tasarının nasıl olması gerektiği üzerinde en küçük eleştiri ve öneri getirilmezken, tasarının yasalaşmaması için milletvekilleri neredeyse birbirlerini boğazlıyorlar.
Demokrasi, bir kültür, aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
Biz, her ikisinden de oldukça uzağız!