DİLE kolay; 14 yılda 7 ayrı hükümet ve 92 bakan… 'İstikrar” yani düzenliliğin sürüp gitmesi uğruna işleyen müthiş plan… Eskiyenin, işlevi bitenin, aksaklık çıkaranın hemen derdest edilip yerine yenisinin yerleştirildiği bir...

DİLE

kolay; 14 yılda 7 ayrı hükümet ve 92 bakan… “İstikrar” yani düzenliliğin sürüp gitmesi uğruna işleyen müthiş plan… Eskiyenin, işlevi bitenin, aksaklık çıkaranın hemen derdest edilip yerine yenisinin yerleştirildiği bir büyük kurgu…
Belki de geniş kadrolu bir futbol takımı gibi; tandem oynayanlar, dinlendirilip tekrar sahaya sürülenler, rakibe göre oynatılanlar. Daha da kötüsü, sırf karşı takımda oynamasın diye mecburen kadroda yer verilenler… Ama katıksız biat edenlerin asla vazgeçilmediği bir oyun…
Son yapılan genel kurulda ise mesajının ayakta, saygı ile dinlenmesiyle ulaşılan boyut; ilahi anlamda seçilmiş bir liderin kutsallaştırılması… Dinin siyasallaşarak sosyal hayata uyarlanması yolunda atılan adımlar…
Sosyal hayatı vazgeçilmez denli turizme bağlı olan bir beldede ‘Kutlu Yürüyüş’ün uygulanışı? Medeniyetler ittifakı derken aslında dinler buluşmasının anlatılmak istendiği bir şehir… İçinde barındırdığı farklılıkların, yabancı uluslarla şehir halkının huzur ve barış içinde yaşayışının her platformda örnek olarak gösterildiği, propaganda aracı edildiği belde…
Ama ittifakın “Medeniyetler Çatışmasına” döndürülmesiyle oyunun bu kez tam tersinin sergilenmeye başlanması… Mayasında muhafazakârlık olmasına rağmen kerhen turizme başlayan ve kurallarını çok da iyi uygulayagelen... Refahını turizme borçlu olduğu halde hep ona iğreti baktığı; alternatifini bulduğunda onu terk edeceğini hissettirdiği; ki emlak ve inşaat ile aldatmayı becerdiği… Yıllar içinde değişen demografik yapısının siyasal ve sosyolojik çatışmalarla, turizmden ve turizmciden nefret eder hale getirildiği bir şehir… Ve onun bir pilot bölge olarak kullanılması…
İşte böyle bir şehirde kutlu yürüyüşün, turizmin aracılığıyla tüm dünyaya meydan okuyarak gösterilmesi… Eskisi gibi çekinerek değil, açık açık… Dünyanın dört bir yanından gelen konuklara, ‘Yeni Türkiye’nin pratiğini bir fiil yaşattırarak, ülkede bambaşka bir yaşam tarzının hüküm süreceğini göstererek... Artık ona bir Batılı gibi davranmak, servis vermek zorunda olunmadığını hissettirerek; içkisini, eğlencesini yasaklayarak…
Toplu kullanım mekânlarında, tesislerde Batılının hiç alışık olmadığı bir yaşamı sürenlerle birlikte olmak zorunda bırakılıp, “İşine gelirse!” mesajlarının verildiği… Türkiye’nin yöneldiği istikamete uygun konaklama tesislerinin hızla inşa edildiği, otelcinin işletmesini o yöne kaydırmasının salık verildiği… Turizm bakanlarının bu tür otellere müşteri bulabilmek için çırpındığı… Ve son olarak da, Milli Eğitim’deki kanıtlanmış başarısının (!) turizmde de sürmesi umudu ve beklentisiyle ataması yapılan Bakan…
Geçen gün çok eski bir Hollandalı konuğum söyledi: Biz sizi, sizin görmediğiniz kadar televizyonlarda izliyoruz ve yaşananlardan çok etkileniyoruz! Bundan 40 yıl önce Alanyalı gençler Fransız konuklarına “Voulez-vous coucher avec moi?” derken, şimdi yabancı dostlarımız bize “Quo vadis?” diye soruyor… Gerçekten, bu ülke nereye gidiyor? Hollandalı görüyor da biz niye göremiyoruz?
Y/N: "Yeni AB Bakanı Ömer Çelik: AB yegane seçenek değil!"