Ortaya koyduğu politikalar ve uyguladığı stratejiler ile ABD tarihine yön veren diplomasinin tartışmalı ismi Henry Alfred Kissinger vefat etti. İkinci Dünya Savaşı sonrası başta ABD olmak üzere dünyada dış politikaları şekillendiren Kissinger, ABD'nin en ünlü diplomatı ve Bilderberg toplantılarının vazgeçilmez katılımcısıydı. Ölümü Rusya, Çin başta olmak üzere pek çok ülkede üzüntü ile karşılandı.
Başkan Nixon ve Başkan Ford dönemlerinde dış işleri bakanı olarak çalıştı. Görevi kabul ettiği dönemde ABD, Avrupa, Güneydoğu Asya, Latin Amerika hatta Afrika'da bile zemin kaybetmeye başlamıştı. Kissinger'e göre o dönemde ABD’nin tek yapabildiği şey olan biteni izlemekti.
İki kutuplu dünyada yani Soğuk Savaş döneminde Kissinger’ın göreve gelmesi ABD açısından büyük şans olmuştu. 1970'lerde ABD'nin dış politikasının beyni olan Kissinger, Amerikan dış politikasını şu ilkeler çerçevesinde yönlendirmişti:
- Amerikan küresel egemenliğini güçlendirmek;
-Büyük devletler ile çatışma yerine iş birliği politikalarını öne çıkarmak;
-Uluslararası statükoyu korumaya odaklanmak;
-Yenilikçi, yaratıcı ve proaktif dış politika anlayışını öne çıkarmak;
- Gizli operasyonlar ile rejim değişikliği gerçekleştirmek.
ABD’nin geleneksel Soğuk Savaş politikasını kökten değiştiren Kissinger, Amerikan dış politikasının kaderini belirleyecek girişim ve eylemlerde bulunmuştu. ABD'nin dış politikasını yönettiği dönemde; Vietnam, Laos ve Kamboçya'da binlerce sivil insan öldürüldü, Arjantin, Uruguay, Bolivya'da askeri darbeler düzenlenerek diktatörlükler desteklendi, Şili'nin seçilmiş Başkanı Salvador Allende'yi devirme faaliyetlerinde rol oynandı. Doğu Timor ve Bangladeş'te soykırıma varacak işgallerin önü açıldı, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Suudi Arabistan, İran, Angola, Mozambik gibi ülkelerdeki aşırı sağcı gruplara yardımcı olundu.
Dünyanın bir yanında darbe yapanları destekleyen Kissinger öte yandan Çin ile iyi ilişkiler kurmak için çaba sarf etti. Çin'i Sovyetler Birliği'nin etrafında dönen komünist sistemden uzaklaştırmak için Çin lideri Mao Zedong ile iyi ilişkiler kurdu. 1971 yılında değişen dünya dengeleri nedeniyle Çin Cumhuriyeti (Tayvan) Birleşmiş Milletler'in daimi yönetiminden çıkarıldı ve Mao Zedong'un Çin Halk Cumhuriyeti dahil edildi. Pekin'deki yönetimin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle hem Çin ile SSCB'nin yakınlaşması engellendi, hem de ABD'nin "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili ilk aşamaları oluşturuldu.
1967 yılından itibaren Amerikan dış politikasını meşgul eden Arap-İsrail çatışmaları Kissinger’ın görev yaptığı dönem içerisinde en zorlandığı konulardan biri olmuştu.1969-1973 yılları arasında Arap-İsrail çatışmalarının yaşandığı dönemde Kissinger "mekik diplomasisi" adı ile anılan girişimleri başlatmıştı. Savaşın tarafları arasında arabulucu ve barış müzakerecisi rolüne uygun bir şekilde hareket ederek Mısır ve İsrail'i uzlaştırmıştı.
Kissinger, İsrail-Mısır savaşında Mısır'ı SSCB yörüngesinden uzaklaştırmak ve SSCB'nin Ortadoğu'ya müdahale etme ihtimaline imkan vermemek için İsrail'e istediği desteği vermemiştir. Dönemin İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan İsrail’in ABD tarafından durdurulduğunu dile getirmiştir. Yahudi kökenli Kissinger bu davranışı ile iyi bir Amerikan milliyetçisi olduğunu kanıtlamıştır. Kissinger "Yahudilerin Sovyetler Birliği'nden göç etmesi Amerikan dış politikasının hedefi değildir. Ve eğer Yahudileri Sovyetler Birliği'ndeki gaz odalarına koyarlarsa, bu Amerika'nın meselesi değildir" demiştir. Kissinger'ın amacı, "Amerikan Yüzyılı ideali" çerçevesinde şekillenen Amerikan dünya düzenini korumaktır.
Kissinger, sadece Soğuk Savaş döneminin kaderini belirlememiş, antiemperyalist mücadeleyi yok edecek ortamı da oluşturmuştur. Göreve geldiği ilk günden itibaren bütün dikkatini anti-Amerikancılığı ortadan kaldıracak çalışmaları yapmaya yöneltmiştir. Ona göre meşruiyetin adalete dayalı olması gerekli değildir, "gücün, güçlünün hakkı" ilkesine dayanılarak Amerikan siyasetinin gerekleri yapılmıştır.
Bu siyaset kanlı uygulamalara varabilirdi: Amerikan Ordusu'nun Vietnam'dan çekilmesi konusunda Vietkong müzakereleri yapılırken, Vietnam güçlerini asker ve malzemeden mahrum bırakmak için "Kımıldayan sineğe bile ateş edin" emri sonucunda bölgede ve Kamboçya’da on binlerce sivil öldürülmüştür. ABD, Vietnam ve Kamboçya'daki komünistler dışında Endonezya Hükümeti'nin Doğu Timor bölgesindeki işgal, Bangladeş'te katliam, Şili'de Pinochet'ın darbelerini desteklemek....
Bütün bu olup bitenlerin verdiği mesaj acımasızdı. ABD demokrasiyi sadece kendisi için önemsemektedir.