SİYASETİN iki aşamasından söz etmek gerekir.  Birinci aşaması.  İktidarda yapılması gerekenler.  Ülkenin ve ülke insanının sorunlarını bilmek ve bu sorunlara çözüm bulurken, ileriye dönük olası tehlikeleri önceden öngörüp,...

SİYASETİN

iki aşamasından söz etmek gerekir.

Birinci aşaması.
İktidarda yapılması gerekenler.
Ülkenin ve ülke insanının sorunlarını bilmek ve bu sorunlara çözüm bulurken, ileriye dönük olası tehlikeleri önceden öngörüp, gerekli önlemleri almak.
Buna genel anlamda “Siyaset olması gerekeni bilmek, olabiliri gerçekleştirmektir” deniyor.
İkinci aşaması ise.
Siyaset arenasında kaçınılmaz olan, iktidar yarışındaki politikalar.
Bu anlamda, siyasetçinin bir sanatçı, aynı zamanda, çok iyi bir satranç oyuncusu olması gerekir.
Satrançta hem sizin, hem de rakibin hamleleri çok önemli olduğu için, siyasetçi atacağı her hamleye karşı rakibin atabileceği bütün hamleleri hesap ederken kendisinin de, tüm bu hamlelere dönük atacağı hamleleri kafasında kurgulaması gerekir.
Siyaset de böyle bir şey.
Siyasette yanlış hamleler konusunda bir örnek vermek gerekirse.
AK Parti iktidara geldiğinden bu yana, CHP doğal olarak, muhalefet görevini yerine getirmeye çalıştı.
Bunda ne kadar başarılı oldu derseniz.
Başarıdan söz etmek mümkün değil.
Zira.
CHP ve diğer AK Parti karşıtlarının olumsuz olarak görüp karşı çıktığı her konuda, AK Parti geriye değil, ileri noktalara yani, muhaliflerin önlemeye çalıştığı her uygulamayı, çok daha ileri noktalara taşıma imkanını elde etti!
Türban konusunu ele alalım.
CHP başta olmak üzere, vesayetçi askerler ve tüm bürokratik oligarşinin her türlü dayatmasıyla başlayan, okullardaki türbana karşı çıkışla başlayan mücadele, bugün mecliste türbanlı milletvekilleri yetmedi, bırakın sivil bürokrasiyi, orduda bile türban serbest.
Neredeyse, “Keşke okullarda türbana karşı çıkılmasaydı da, bugün her alanda türban modası yaygınlaşmasaydı" demeye başlayanlarımız var!
Gelelim daha garabet bir inatlaşmaya.
CHP ve diğerleri, Abdullah Gül’ün hanımı türbanlı diye, Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıktı.
Karşı çıkışa diyecek lafım yok.
Benim lafım sonrasına dönük.
AK Parti bu karşı çıkış sonrasında, cumhurbaşkanının seçimini meclisten alıp halka veriverdi.
Sonra mı?
Sayın Gül Cumhurbaşkanı oldu.
Bugün de Sayın Erdoğan.
Geçmişte Gül’e karşı çıkanlar bugün Gül’ü arar hale geldi!
Sayın Erdoğan, "Ben halkın seçtiği cumhurbaşkanıyım" diyerek, hem başkanlık sistemini, hem de partili cumhurbaşkanlığını hayata geçirdi.
Nereden nereye değil mi?
İşte.
Siyasette ileriyi öngörememek ve kaş yapayım derken göz çıkartmak diye buna denir.
Yalan mı?