ÜÇ harf tek heceye sığdırılmış bir ömürdür aslında, aşk. Ömrün adı aşktır, aşkın adı bir ömür. Yaşı, cinsi, rengi yoktur aşkın. Kalbinize düşen kıvılcımla hayata bakış açınız değişiverir. Güzelleşir, renklenirsiniz....

ÜÇ

harf tek heceye sığdırılmış bir ömürdür aslında, aşk. Ömrün adı aşktır, aşkın adı bir ömür. Yaşı, cinsi, rengi yoktur aşkın. Kalbinize düşen kıvılcımla hayata bakış açınız değişiverir. Güzelleşir, renklenirsiniz. Aynalar daha bir farklı görünür gözünüze, arkadaşlarınız daha samimi... Sürekli dans etmek, hoplayıp, zıplamak, oynamak, haykırmak istersiniz: 'Seviyoruuuum!' diye. İşte, böyledir aşk! Peki kişiye kendini değerli, önemli ve yegane hissettiren aşkın hayatımıza bu kadar yerleşmesine kaçınız anlam veriyorsunuz? Hayat çemberinizin merkezine bir başkasını koyarak mutluluğunuzun nereye kadar ilerleyeceğini düşünüyorsunuz? Peki, ya acı? 'Aşk, acıyı sever' derler. Sahiden de sever mi dersiniz? Gelin soruların yanıtlarını içimizde arayalım. Çocukluk yıllarından bugüne hayatımıza işleyen duyguların bizi esareti altına alıp almadığını ölçüp tartalım.İnsanoğlu, gelişimi süresince hayatını paylaşabileceği, değer verebileceği, önem verip kendisini de önemli hissedebileceği bir eşe ihtiyaç duyar. Aşk 13 - 14 yaşlarında, kız-erkek ilişkileri çerçevesinde kalbimizdeki kıpırtıların yüzümüzdeki yansımasıyla hayatımıza yerleşir. Bu yaşlarda flört, adeta bir oyun gibi gelir yaşayana. Gençler, bu yaşlarda içlerinde yaşadıkları o emsalsiz hislerini başkalarıyla paylaşmaktan utanıp, çekinebilirler. Tek başlarına dışarı çıkamazlar. Buluşmalarını da genellikle grup içerisinde ve kalabalık ortamlarda yapmayı tercih ederler. Grup içerisinde karşı cinsten biriyle birlikte olmak, o yaşlarda gence kendini gururlu ve diğerlerinden farklı hissettirir. Bu yaşlarda gençlere aşırı tepki vermek, kızmak, cezalar yağdırmak ya da tam tersi onu desteklemek doğru olmayacağı gibi, bundan sonraki yaşlarında da iletişim kurma konusunda çeşitli sıkıntılar yaşamasını destekler hale gelecektir. Orta ergenlik dediğimiz dönemde flört, daha belirgin hale gelmektedir. 17 - 18 'inden sonra artık yüreği daha da kıpır kıpır olan kanı deli gençler, ayakları yerden kesilmiş, bulutların üzerinde dans ediyormuş gibi hissederler. Güzel duygudur vesselam! Onlar için varsa yoksa 'O' vardır. O'nunla yatar, O'nunla kalkar hale gelirler. Ergenlik, iliklere kadar aşkın hissedildiği dönemdir. Peki, normal midir bu duyguları böylesi yoğun hissediyor olmak?' Elbette. Bu yaşlarda çok normaldir, hislerin maksimum seviyede olması taa ki dozunda bırakılırsa. Bazıları bu hisleri abartılı hale getirerek, hele ki aşkına karşılık bulamayanlar, gözü dönmüşçesine kendilerine zarar verebilirler. Çevresindekilerin müdahale etmek istemesi üzerine abartılı ve kendilerinden beklenilmeyen tepkiler verebilirler. Sosyal hayattan izole bir yaşam sürmeyi tercih edebilir; okuldan, aileden dahası O'nsuz bir hayatta nefes alıp veriyor olmaktan soğuyabilirler. Bu noktada aileler ve yakın çevre olabildiğine dikkatli olmalıdır. Kimlik krizinin yaşandığı Ergenlik Dönemi'nde gençlerin üzerine fazla gitmeden, ona onu anladığınızı, bu kadar üzülmemesi gerektiğini, dünyanın sonu olmadığını hissettirerek yaklaşmaya gayret edin. Zira sonu intihar girişimlerine kadar gidebilecek olan tehlikeli düşünceler konusunda profesyonel destek alınmalıdır. Çocuk ve Ergen Psikologları ile sürekli iletişim halinde olarak çocuklarına nasıl yaklaşmaları gerektiği hususunda profesyonel yardım alarak, çocuklarını yeniden kazanabileceklerdir.Aşk, insana kendini bambaşka bir dünyada yaşıyormuş gibi hissettiren efsanevi bir duygudur. Yaşı, yeri, zamanı, nasılı, nedeni yoktur aşk'ın. Aşk vardır ve iliklerimize kadar işler. Engel olamayız, durduramayız, müdahale edemeyiz duygularımıza. Avcunun içerisine sıkıştırıverir bizi bir anda. Karşımızdakinin gözbebeklerinin içinde kendimizi görür, yenileniriz. Aşk, güzeldir, insanlığın evvelinde ezelinde her daim olması mutlak kelimedir. 2 kişinin tek yürek olması, bir bütünü tamamlamasıdır. Sizlere sevgiyi dolu dolu hissettirenlere bugün sımsıkı sarılın. Sevgi dolu günler!