Bahis oyunlarında futbolun dışında neredeyse spor faliyetlerinin tümünde iddia kumarı oynanmaktadır. Kimse kızmasın ama nerede olursanız olun, Türkiye’nin her yerinde sporun içinde olan milyonların yasal yada yasadışı bahis oynadığı gerçeği vardır. Geçen yazımızda Türkiye’nin sorunu olmadığı ve tüm dünyada global bir kumar ağına dönen, kapitalizmin çirkin yüzünü "iddia" gerçeğinin ideolojik yaklaşımını kısa örnekler vererek açıklamaştım. İşin siyasi yönü ise malum, devlet destekli kumar oyununa nasıl izin verildiği ve kimlerin bu bayilikleri aldığıdır! Konuyu tekrar hatırlamakta fayda vardır diye düşünenlerdenim. Bahisin yasallaştığı dönemlerde, ülke genelinde kimlerin nasıl bayilikler aldığıdır. İktidarın tarlasına su taşıyan yandaşların kimler olduğunu umarım biliyorsunuzdur. Sıradan insanların açamayacakları bayilikleri paylaşanlar şimdi neredeler? Bu mikrobu yaymak için topladıkları kapitalin kendilerine faydaları var mı? Açıkçası sosyal medyanın dışında medya oluşumcuların dahi bu mikrobun içine balıklama daldığıdır. Bölgemizde diğer spor müsabakalarında iddia içinde yer bulduğu düşünüldüğünde, sadece futbolcuların kellesini almak abes ile iştigaldir. Voleybol, basketbol ve at yarışlarını da unutmamak gerekir... Bu spor faaliyetleri içerisinde yer alan oyuncuların, jokeylerin, at sahiplerinin ve teknik ekibinde sorgulanması ve mikrobun kime sirayet ettiğinin bulunmasıdır. Bir çok spor dalları, iddiacıların aç karnını doyurmak için başvurdukları sistemin içindeler. Bahis boyutunu futbol dünyası ile sınırlı bırakmak asla yeterli değildir. Voleybol, at yarışları (3 kardeş jokeyin koştuğu yarış kafaları nasıl karıştırıyorsa) ve basketbol maçlarını da bu operasyona da dahil etmek gerektiğine inanlardanım. Sadece aylık maaş alan teknik ekibin aldığı ücretlerin özellikle bu dönemde yetmeyeceği gerçeği, diğer oyun oynayan bireyler gibi yanlış yolu seçenlerinde olduğu bilinen bir gerçek. Şike ve iddia özünde ekonomik yetmezliğin sonuçsal başvurusu olarak hayatımıza girmesidir. En çok etkilen ve en çok oynayanların sporu ve sporcuyu değil daha çok kişisel kazanç hırsızlığıdır. Bu oyunu oynayan hatta profesyonelce kendi takımımın maçında para kazananı düşünmek dehşet vericidir. Bu duruma gelmiş sporcuyu ve sporcuları, teknik ekibin bir an önce kontratları fesih edilmelidir. Hatırlarsanız yıllarca önce bir milli futbolcu bu şikeden dolayı yıllarca Türkiye’de futbol oynamamış ve sahaya her çıktığında yüzüne tokat gibi bu gerçeği haykıran taraftarı görmüştü..(!) Futbolcu bir kulübün kontratlı bir oyuncusu iken ondan büyük işler beklerken pisliğin içine girmişse tek yolun, onun o klüp ile bağlarını koparmaktır. Kulüp başkanları milyon Euro'lar edecek sporcuları bu pisliğe terk etmelidirler.

Nereden bakarsanız bakın Türkiye’de yolsuzluk ve pisliğe bulaşmayan insanların artık elle gösterilecek kadar tükenmiş olmasıdır. Madem temiz eller operasyona istiyoruz o halde, elleri saklı vicdansızları da afişe etmek gerek.. Bir kaç futbolcu ile olayı geçiştirmek ve hala devam eden operasyona dışardan dokunmak için mücadele edenleri duymak, utanmazlığın ne kadar ciddi bir boyutta olduğudur… Şunu asla unutmamak gerek, emeğine saygı duyduğumuz binlerce sporcuya asla sözümüz yok ancak milyonlarca iddia ve bahis oynatan sorumlu; sporcu, teknik ekip, başkan, yöneticiler ve menejerlerin en az 5 yıl önceki para ve gelir trafiğinin kontrolü ile mümkün olacağı bugün yanında HTS sorgusu ile mümkün olur… Sadece futbol oyununda bahis arıyorlar bize sıra gelmez diyen şöhretlileri sanırım bilmeyenimiz çok azdır... Meslek ve meslektaş, oyuncu ve teknik ekip, başkanlar ve yöneticiler, tezgahın içinde acımasızca vurgun yapanlar, bugün olmazsa bile yarın mutlaka hesap vereceksiniz… Kirlenmiş spor, kirletilmiş düzen, kirli giysiyi giyenler, kirli kalemler, kirli medya..!
Temiz eller ve ayaklar ile oynanmayan sporun ahlaksızlarını bilmek hepimizin hakkıdır.. Pislik faşizm kadar tehlikeli bir hastalıktır.. Temizlik vatansever, milliyetçilik ve yurtseverliktir…