Değerli okurlar, bir şeyi, bir siyasi yapıyı, bir siyasetçiyi ya da lideri hatta bir ideolojiyi, bir köşe yazısında, sadece bir yönüyle ele alabilirsiniz. Ele aldığınız her şeyin, bir sürü olumlu ya da olumsuz yanları olabilir. Biz de bu...
Değerli okurlar, bir şeyi, bir siyasi yapıyı, bir siyasetçiyi ya da lideri hatta bir ideolojiyi, bir köşe yazısında, sadece bir yönüyle ele alabilirsiniz.
Ele aldığınız her şeyin, bir sürü olumlu ya da olumsuz yanları olabilir.
Biz de bu köşeden, güncel bir olayı ya da gelişmeyi salt bir yönüyle ele alıp değerlendirdiğimizde, o şeyi bütünüyle övdüğümüz ya da yerdiğimiz anlamına gelmez.
Örneğin, bir siyasi partinin, siyasetçinin ya da liderin, bir politikasını eleştirdiğimizde ona tümüyle karşı olduğumuz, övdüğümüzde de bütünüyle onun yandaşı olduğumuz anlamı çıkarılmamalı.
Bugün için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde dört parti var.
Bu partilerin her birinin de çok farklı dünya görüşleri ve bu görüşlerinden dolayı da sempatizanları ve de kitlesel destekçileri var.
Bir siyasetçinin olumlu bir icraatını övdüğümüzde, kimi okurlarımız o siyasi yapının yandaşı, yerdiğimizde de karşıtı olduğumuz yargısına varabiliyorlar.
Yazılarında ve de yorumlarında olabildiğince objektif olma kaygısı taşıyan yazarlar genelde ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranırlar!
Hatta bu tür yazarlar, aynı siyasetçiyi kimi zaman övüp kimi zaman da yerdiğinde tutarsızlıkla bile suçlanabiliyor!
Halbuki yerilen, ya da övülen siyasetçi aynı kişi olmasına karşın ele alınan konu çok farklı olduğundandır ki, böyle bir değerlendirme yapılmıştır.
Her insan gibi, her siyasetçinin de olumlu icraatları gibi olumsuz icraatları da olabilir.
En azından konuyu ele alan yazara göre bu icraatların bazıları olumlu olarak değerlendirilirken bazıları da olumsuz olarak değerlendirilebilir.
Atalarımız ne demiş, ‘Bir düşünceye takılıp kalma. Gerçeği bir düşünce aydınlatamaz.’
“Bir kitap ya da bir köşe yazısı bir yazarın kendi düşüncesini yansıtır. Okumaktaki amaç, farklı düşünceleri kavrayıp, kendimize özgü bir düşünceye sahip olmaktır.”
Bir yapıyı sürekli övmek ya da yermek inandırıcı olamaz.
Bir yazarın, marifetin iltifata tabi olduğunu, bu iltifatın da, marifetli, başarılı insanları çok daha fazla başarılı olmaları için teşvik etmek anlamına geldiğini de düşünmesi gerekir.
Hiç kimse, belli önyargılarla ve de parti fanatizmi içinde, “Yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör olmamalı!"