Ahmet ile ayrılmaz bir ikili olmuştuk. O boşta olduğu zamanlarını benim eczanemde geçirir, birlikte devamlı av, tüfek konuşurduk. Sık sık birbirimizi tahrikler ava çıkardık. Neredeyse Toroslar'da her dağı dolaştık. Elimize geçen her...

Ahmet ile ayrılmaz bir ikili olmuştuk. O boşta olduğu zamanlarını benim eczanemde geçirir, birlikte devamlı av, tüfek konuşurduk. Sık sık birbirimizi tahrikler ava çıkardık. Neredeyse Toroslar’da her dağı dolaştık. Elimize geçen her fırsatı değerlendirmeye çalıştık. Kendimize uzun zaman ayıramadığımızda günübirlik gittik. Ava çıkamayacak kadar kısa zaman arlıklarımızı tüfek atarak değerlendirdik.
Bir akşam üstü Türbelinas Yaylası’ndaki Çıkrık düzlüğüne tüfek atmaya gitmiştik. Tüfek atarken aklıma Çakıllıca Dağı’nın dibindeki avlıklar geldi. Çakıllıca Dağı genç bir dağdır. Çok orta yerde yükseldiğinden Alanya Orman İşletme Müdürlüğü’nün yangın gözetleme kulesi oradadır. Dağın denize bakan cephesinin eteğinde Bademağacı Köyü, Gedevet Yaylası üçgeninde Say ve Çevlik diye iki muhteşem avlık vardı. Oralara daha önce Yönsüz Mehmet2le ve tek başıma birkaç defa ava gitmiştim. Hatta bir defasında Ramazan’dı. Gedevet Yaylası’nda ağabeylerimde misafirdim. Doğal olarak tüfeğimde yanımdaydı. Sahur yemeğinden sonra şeytan tetikledi. Kalktım yayan Çevlik’e indim. Çevlik’te bir şey göremeyince Say’a geçtim. Orada etrafı dürbünlerken Çakıllıca Dağı’ndan iki tane teke indi. Karşımda Say’da yemlenmeye başladılar. Tüfeğim dürbünsüz, mesafede kısa olduğundan beklemekten başka çarem yoktu. Hayvanlar yemlenerek, yatıp kalkarak epeyce oyalandılar. Sonra aşağı Bademağacı’yla Asmaca Köyü arasındaki boğaza yönlendiler. Bende hareket edip çaprazlama önlerini kestim. Tam boğazda birine tüfek atma şansı yakaladım. Vurduğum tekenin içini temizleyip arkama yüklendiğimde akşama yaklaşmıştı. Tekeyi orada bırakmak istemedim. En azından bir arabanın ulaşabileceği yere Beledan Koyağı’na çıkarmam gerekirdi. Açlıktan kan şekerim düşmüş, halsizde kalmıştım. Büyük bir gayretle Beledan Koyağı’na tekeyi sakladığımda tamamen bitmiştim. Beledan Koyağı’ndan Çıkrık’a iki saatte ulaştım. Başka zaman olsa benim için bir çeyreklik zamanda aşılabilecek yerlerdi.
Orada karnımı doyurup, suyumu içip aklım başına gelince küçük kardeşimin Skoda kamyonetiyle tekeyi almıştık. Bunları Ahmet’e anlatıp onuda tahrikleyince Alanya’ya dönmekten vazgeçtik. Gedevet Yaylası’nda anneme misafir olup geceyi orada geçirdikten sonra sabaha karşı harekete geçtik. Beledan Koyağı’nda Ahmet’in Reno 9 unu park ettiğimizde sabah yıldızı üstümüzde kaybolmak üzereydi. Beledan Koyağı’nı etkisi altına alan dağ ve vadi esintisinin taşıdığı aromatik kokuları ciğerlerimize doldurduk. Koca çınar ağacının dibinde çocukluğumda Mustafa Katırcı’yla beraberken öldürdüğüm yılanı Ahmet’e anlattım. Oradan sessizce Çevlik’in en üstünü tuttuk. Yolumuzun üstündeki kuru ardıcın dalındaki baykuş biz altsından geçerken kendine has gurul gurul sesler çıkararak sanki bize hoş geldin diyordu.
DEVAM EDECEK