Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Sülo izi en son nerede bıraktığını sordu Hacı'ya. Oda son bıraktığı yeri Sülo'ya tarif etti. Sülo torbasını bize bırakıp tüfek ve kolanın alıp harekete geçti. Andızlı İn'in...
Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Sülo izi en son nerede bıraktığını sordu Hacı’ya. Oda son bıraktığı yeri Sülo’ya tarif etti. Sülo torbasını bize bırakıp tüfek ve kolanın alıp harekete geçti. Andızlı İn’in kanyonun açık tarafına doğru tahminen elli metre önünde beş metre kadar bir düzlük var. Oraya üçümüz bir ateş yakıp Sülo’yu izlemeye başladık. Bulunduğumuz küçücük düzlük mor sümbüllerle bezenmişti. Her bir sümbül koçanını üstünde çiğ taneleri buharlaşırken sümbülün aromatik kokusunu alıp tertemiz dağ havasına karıştırıyordu. Önümüzde uçanların sesleri birbirine karışıp büyük bir uğultu oluşturuyordu. Dün geceki cehennemden kurtulmuş şimdi cennette oturuyorduk. Hacı çayı demledi, sigaraları sardı ciğerlerimizi ısıtmaya başladık ama dürbünle izlediğimiz Sülo huzurumuzu kaçırıyordu. Karlı, buzlı kayaların üzerinde ağır ağır iz takip ederken Ahmet ile biz kötü tahayüllere kapılıp bir yanlışlık yaptık, bu adamın çoluğu çocuğu var. Bir teke için onu oraya göndermemeliydik dedikçe Hacı Sülo’yu çok iyi bildiği için bize kız kıs gülüyor, güldüğü yetmezmiş gibi bizle dalga geçiyordu. Zemheride beşiğinimi salladınız, ne düşünüyorsunuz. Medderelioğlu daha kan kokusunu tazı gibi sürüyor diyip gülüyordu. Bir ara dürbünümüzdeki Sülo’yu sırtına çapraz astığı tüfeği indirirken gördük. Eyvah dedim Sülo zorlandı. Baksanıza tüfeğini indirip kurtulmaya çalışıyor. Ahmet’le biz tamamen Sülo’ya odaklandığımız için yalnız onu görüyorduk. Beni duyan Hacı, sen Sülo’yu bırak önündeki sararana bak. Gitti tazı gibi tekeyi buldu demez mi? Gerçektende Sülo tekenin başındaydı. Onu temizlemek için tüfeğini çıkartıyordu. Dürbünümüzdeki Sülo tekeyi kesmedi sadece karnını açıp iç organlarını çıkardıktan sonra uçanlara doğru ittirdi. Teke kayalara çarpa çarpa uçanların üstündeki Avcı Geçemeği’ne indi. Tüfeğini tekrar omzuna geçiren Sülo sakin sakin tekenin yanını buldu. Ve çok geçmeden elinde ciğerle kendine has gülüşüyle bize geldi. Süleyman’ın tanıdığım üç sarpçıdan biri olduğunu, neredeyse Delibaş ayarında bir sarpçı olduğunu daha öncede söylemiştim. Dört arkadaş mor sümbüllerin halı gibi kapladığı zeminde yine sümbül kokan ciğerle yemek yerken sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü paylaşıyorduk. Avımızı almıştık. Dönüşe geçtik. Sülo tekeyi yüklenip Kapız’ın yol tarafından devam edecekti. Uçanların üstü fazla sarp olduğundan bizde kendimizi zorlamadan şimdiki bulunduğumuz cepheden devam edecektik. Acelemiz yoktu. Sakin sakin harekete geçtik.
DEVAM EDECEK