RAM'a (Rehberlik Araştırma Merkezi) yolu düşmeyenler için kısa bir açıklama yapayım. RAM, özel eğitim gerektiren bireylerin tanılanması ve eğitim-öğretim kurumlarındaki bu bireylere yönelik rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini...
RAM’a (Rehberlik Araştırma Merkezi) yolu düşmeyenler için kısa bir açıklama yapayım.
RAM, özel eğitim gerektiren bireylerin tanılanması ve eğitim-öğretim kurumlarındaki bu bireylere yönelik rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini yürütmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak, illerde ve bazı ilçelerde açılmış merkezlerdir.
Çocuklarına eğitim aldırmak isteyen tüm engelli ailelerin yolu yılda en az bir kere düşer bu merkezlere. Çocuklarla birlikte gidilir, testler ve ailesinden alınan bilgiler ışığında, çocuğun o güne kadar gösterdiği gelişimler takip edilir. Çocuk için bir eğitim programı çıkartılır. Eğitim gördüğü okullara gönderilir.
Kurulduğu günden bu yana, RAM ile ilgili tüm engelli ailelerinin bir şikayeti var: Alanya RAM’ın yeri. Halk Eğitim Merkezi ve Halk Kütüphanesi olarak da kullanılan binanın 3. katında RAM. Evet, engellilerin eğitiminde yükü sırtlanmış, aile ve okullara destek verme görevi üstlenmiş bir merkez, konumlandığı yer nedeniyle, engelli ailelerine engel koyuyor. Tekerlekli sandalyedeki bir engellinin, omuza alınmadığı takdirde merkeze çıkma şansı yok.
Bu kadar inşaat patlaması yaşanan bir kentte RAM için uygun bir yer bulunamıyorsa, burada verilmeye çalışılan hizmetin inandırıcılığı da kalmıyor doğrusu.
Devrilen diktatörler…
“Arap Baharı” diye adlandırılan olaylarda en çok akıllarda kalan ve konuşulanlar şunlar oldu:
Libya’da 42 yıllık diktatörlüğüne son verilen, yıllarca Türkiye ile iyi ilişkileriyle halkımız tarafından belki de en çok tanınan ülke liderlerinden biri olan Kaddafi, muhalifleri ve yandaşları arasında bir iç savaşa dönüşen 8 aylık süreç sonunda linç edilerek öldürüldü
Tunus’ta 23 yıllık iktidarda olan Zeynel Abidin Bin Ali, ayaklanmalar ve protestolar sonucu ülkeyi terk etti.
Mısır’da Hüsnü Mübarek 30 yıllık iktidarını bırakmak zorunda kaldı ve Kahire’de oğulları ile birlikte hapiste, yargılanma süreci devam ediyor.
Suriye’de Hafız Esad, 30 yıllık iktidarını ölümüyle birlikte oğlu Beşşar Esad'a bırakmıştı. Orada da isyancılar Esad’ı devirmek için silahlarla mücadeleye başladılar.
Peki tüm bunlar nasıl başladı?
Tunus’ta bir seyyar satıcı gencin kendisini yakmasıyla başlayan halk ayaklanmaları, daha sonra tüm Arap Dünyasını sardı. Bunlara neden olarak; işsizlik, kötü yaşam koşulları, enflasyon, ifade özgürlüğü gibi sebepler gösterildi.
Peki sonuçta ne oldu?
Tunus ve Libya’da iktidara muhafazakâr İslamcı partiler geldi.
Mısır’da yayımlanan bir gazeteye konuşan din adamı, erkek cinsel organına benzediğini belirttiği muz, kabak, salatalık gibi yiyeceklere kadınların dokunmasını yasaklayıcı fetva veriyor.
Libya ve Suriye’de silahlı, kanlı çatışmalarla binlerce insan öldü ve Suriye’de ölmeye devam ediyor.
Acaba bu ülkelerde halk, istediği ekonomik refaha ve özellikle de ifade özgürlüğü hakkına kavuşabilir mi?
Gerçekten her şey Tunus’lunun bir kıvılcımıyla mı başladı yoksa, ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin bir parçası mı tüm Arap dünyasını etkisine alan bu ayaklanmalar?
Muhaliflerin temin ettikleri silahlar da zaten olayın dış destek boyutunu ortaya koymuyor mu?
Buradan çıkarılacak ders de; bu uzun iktidar dönemlerini bir dikta rejimi gibi yaşatmış olan liderlerin akıbetini görüp, öyle çok uzun iktidar planları yapmamak olmalı sanırım.
Liderler koltuklarını genç, dinamik ve taze beyinlere bırakmalı kendilerini çok kaptırmadan.