ÇAĞIMIZIN en çarpıcı gerçeklerinden biri olan küreselleşme ve beraberinde getirmiş olduğu değişimler, şüphesiz ki her alanı olduğu gibi bireylerin ‘'çalışma'' kavramına yüklemiş oldukları anlam ve önemi de etkilemektedir....
ÇAĞIMIZIN
en çarpıcı gerçeklerinden biri olan küreselleşme ve beraberinde getirmiş olduğu değişimler, şüphesiz ki her alanı olduğu gibi bireylerin ‘’çalışma’’ kavramına yüklemiş oldukları anlam ve önemi de etkilemektedir. Artık toplumsal hayatın izleri, çalışma hayatı içerisinde daha fazla kendini hissettirmekte ve gerek iş arayan bireylerin, gerekse işçi arayan işverenlerin karşılıklı beklentileri, içerisinde bulundukları çağın ve toplumun koşullarına göre şekillenmektedir. Bireylerin yükselen beklentilerine bağlı olarak ortaya çıkan “Tatminsizlik duygusu” ise günümüzde; işsizliğin hızla yayılan küresel bir sorun haline gelmesine neden olmaktadır. Tıpkı yaygın bir hastalık gibi tüm dünya ülkelerini olumsuz bir şekilde etkileyen işsizlik; özellikle ülkemiz gibi gelişmeye çalışmakta olan ülkelerde varlığını daha belirgin bir biçimde hissettirmektedir. Ne yazık ki, çalışma hayatına henüz atılacak “yeni mezun” genç arkadaşlarımız, bu kötü gidişatın daha merkezi bir noktasında yer almaya başlamıştır.
2014 Ocak ayı istihdam verilerinin, Türkiye’deki genç işsiz sayısını sekiz yüz yirmi iki bin olarak belirlemesi ve gençler arasında tarım dışı işsizlik oranının %22 olarak açıklanması; durumun ciddiyetini apaçık gözler önüne sermektedir. Sayısal verileri bir tarafa bırakacak olursak, “Gençlerimizden işgücü anlamında yeteri kadar faydalanamıyor olmamızın sebebi nedir?” sorusuna cevabım; “Tarafların karşılıklı beklentileri arasındaki farklılıklar’’ olmaktadır. Öyle ki, istihdam edilebilir bir birey olmak için sahip olunması istenilen vasıfların giderek artıyor oluşu ve eğitim sisteminin, bireylere bu vasıflara sahip olma hususunda gerekli olan imkanları tam olarak sunamaması; beklentiler arasındaki farkları uç noktalara taşımıştır. Buna en güzel örnek; iş arayan bireyler ile işgücü arayan işverenlerin sanal ortamda buluşturulmasını amaçlayan bir takım internet siteleri üzerindeki iş ilanlarıdır. Bu ilanların büyük bir çoğunluğunda bireylerden, belirtilen sektörde en az iki ila üç yıl deneyim şartı aranmaktadır. Kurumsal olsun ya da olmasın, firmalar iş gücü alımlarında deneyim faktörü ararken; çalışmaya hevesli bir şekilde iş arayan gençlerimiz ise bu deneyimden ne yazık ki yoksun bulunmaktadır. Bu durum oldukça acı bir tezat doğurmaktadır.
Sahip olunan vasıflar ile aranılan vasıflar arasındaki farklılıkların neden olduğu bu büyük sorunun çözümlenebilmesinde; eğitim sistemine ve işverenlere bir hayli iş düşmektedir. Öncelikli olarak, mesleki eğitim veren lise ve dengi okulların sayıca arttırılması ve bu okullardaki mevcut staj uygulamalarında yararlılığın, sürekli denetime tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca halihazırda üniversitelerin yalnızca belirli bölümlerinde uygulanan “zorunlu staj’’ uygulaması, mevcut fakültelerin tüm bölümlerinde uygulanabilecek şekilde, bütün bir eğitim yılına, periyotlar halinde yayılarak; sistemli ve sürekli bir hale getirilmelidir. Böylelikle eğitim-öğretim hayatları süresince bireyler, uzmanlık kazanmayı hedefledikleri branşlarda hatırı sayılır ölçüde deneyim sahibi olacaktır. Peki işverenlerin bu çözüm süreci içerisindeki rolü ne olacak derseniz, cevabı “GÜVENMEK.’’ En başta bu devletin eğitim ve öğretim kurumlarından başarı ile mezun olmuş pırıl pırıl gençlerimizin beyin gücüne güveneceğiz, güveneceğiz ki onlara kendilerini kanıtlama şansı vererek, önlerine bir kapı açabilelim. Ardından da İŞBAŞI EĞİTİM uygulamalarını sistemli bir şekilde arttırarak; çalışanlarımızın verimliliğini ve işteki uzmanlığını arttırmalıyız. En önemlisi ise, işletmenin çalışma şartlarını “insana yakışır’’ bir hale getirerek; eğitilen ve iş hakkında tecrübe kazandırılan işçinin işletme bünyesinde devamlılığını sağlamalı yani işçi devir hızını minimuma indirmeliyiz. Taraflara düşen bu sorumlulukların yerine getirilmesi, günümüzün vebası olarak nitelendirilen ve gençlerde derin kaygılarla birlikte psikolojik rahatsızlıklara neden olan işsizlik sorunu ile beden ve beyin gücü potansiyelimizin büyük bir kısmını oluşturan gençlerimiz arasında koruyucu bir kalkan işlevi görecektir. Unutulmamalıdır ki “Yarınlarımızın aydınlık olması, bugünün gençlerine bir ışık yakabilmekle mümkün olacaktır.’’