Yıllarca sol çizgide top koşturmuş birisi olarak, bir başka deyişle, özeleştiri yapma anlamında söylüyorum. Türk solunun ve de sosyal demokrat kanadın en başarılı olduğu alan, mevcut yapıyı en acımasız bir biçimde eleştiri bombardımanına...

Yıllarca sol çizgide top koşturmuş birisi olarak, bir başka deyişle, özeleştiri yapma anlamında söylüyorum. Türk solunun ve de sosyal demokrat kanadın en başarılı olduğu alan, mevcut yapıyı en acımasız bir biçimde eleştiri bombardımanına tutarak yıkmaya çalışırken, yerine neyi nasıl ikame edeceğini ortaya koymayarak anarşist bir çizgide siyaset yapmasıdır.
Bu, toplumu etkileyecek, gençleri peşinden sürükleyebilecek, belli tabular yaratıp, yaratılan bu tabulara kitlelerin tapınmasını sağlayacak, soyut kavram ve sloganlarla kolaycı yollardan siyaset yapma anlayışından başka bir şey değildir!
Aslında bu beceri salt solla da ilgili değil. Bu beceride, MHP ve BDP milliyetçilik kavramını, AK Parti de dini argümanları kullanıyor.
Ben bugün, bir anlamda özeleştiri yapmaya çalıştığım için, sol çizgi dışındaki partilere dönük eleştirilerimi ileriki günlere bırakıyorum.
Neyse, biz asıl konumuza dönelim, Türk solu diye bir şey kaldı mı bilmiyorum ama en azından bugünkü sosyal demokrat çizgide olduğunu iddia eden kanat, artık bu alışkanlığına bir an önce son verip, biraz daha gerçekçi ve de yapıcı politikalara yönelip, sosyal anlamda dünyalı ve insan olmaya odaklı, ekonomi anlamında da günümüz gerçeklerine uygun, üretime dönük, dünya ile rekabet edebileceğimiz yatırımları hedefleyen, somut projeler ortaya koyması gerekiyor.
Geçmişe dönük şöyle bir düşünüyorum da, özellikle rahmetli Ecevit’le, çok kısa süreli de olsa, hükümet kurduğumuz yılların dışında, biz hep meydanlarda, ona buna meydan okumakla, iktidarları eleştirmekle uğraşıp durduk!
“Bu düzen değişmelidir” diye diye kitleleri ayağa kaldırıp, süslü şiirsel söylemlerle ahkam kese kese halkın oyunu alarak kısa sürelerle de olsa hükümet kurabilmemize rağmen, hükmedecek, ülkeyi yönetebilecek, bilgi birikimine ve deneyime sahip olmadığımız için, ülke genelinde, benzin hatta sana yağı kuyrukları oluştu, kentler çöplük haline geldi, halk susuzluktan kırıldı, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte hava kirliliği tavan yaptı.
Rahmetli Ecevit, ne özel sektörde, ne kamuda, ne de dünyanın herhangi bir yerinde üretimin içinde bulunmuş, hayatı bilen birisi olmadığı için, salt teorik olarak bilebildiği kadarıyla sol jargona dayalı şiirsel süslü söylemlerle, bu ülkede siyaset sahnesine çıkmış, içine kapanık, kimseye güvenmeyen, en yakınında bulunan insanlara bile kuşkuyla bakan birisi olmasına rağmen baş tacı ettik.
Erdal İnönü çok iyi niyetli birisiydi. Siyaset sahnesinde oynamadı, olduğu gibi göründü, göründüğü gibi oldu, siyaset oyununun çirkin kurallarından hep uzak durduğu gibi parti içinde de ona bir türlü rahat verilmedi. Baykal konusuna hiç girmeyeceğim. Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince, gideni aratmadı ama geleceğe dönük bazen umutlanıyor bazen de karamsarlığa kapılacağımız çıkışları olsa da yine de umut var. CHP bambaşka bir parti. İçinde, ittihatçı muhafazakar kanadı olduğu gibi, çağa uygun yeni arayışlara yönelmek isteyen demokrat beyinler de var. Bir taraf CHP’yi ileriye taşımak isterken, diğer taraf geriye çekebiliyor. CHP’den beklentileri olan gerçek sosyal demokratların inşallah umutları boşa çıkmaz!